Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 428 | 575
(575-575)
(428)


Aziz Kardeşlerim!

Bu def’a motorlu kayık içinde Eğirdir’den Barla’ya giderken denizin dehşetli emsalsiz fırtınası leyle-i kadirdeki dehşetli hastalık gibi zahmet noktasını kaldırıp büyük bir rahmete vesile olduğunu sizlere müjde veriyorum. Altı arkadaş ile beraber şehid olmak, yedi ihtimalden altı ihtimal ile deniz bize geniş bir kabir olmak için zemin hazırlandı. Fakat o hal altında mükerrer tecrübelerle yağmurun Risâle-i Nur’la alâkadarlığı ve şimdi çok zamandır yağmura şiddetli ihtiyaç olduğu bu zamanda, Risâle-i Nur’un gizli düşmanlarının tehlikesinden ve geniş plânından kurtulmasına bir işâret olarak o dehşetli haletimiz bir sadaka-i makbule hükmüne geçtiği remziyle, o rahmet-i İlâhîden gelen emr-i Rahmanîyi imtisalindeki iştiyak ile yağmurun bir annesi olan bu deniz, o rahmete dâir emr-i İlâhîyi gâyet heyecanla ve iştiyak ile acelelik ile getirmek için, bir şefkat tokadı nev’inden Nur Talebeleri olan bizim başımızı tokat ile yüzümüzü ve gözümüzü yağmurla okşadı. Biz bu haleti zâhiren hiddet, ma’nen şefkatkârâne okşamak nev’inde gördük. Ben daha fırtına ve yağmur başlamadan evvel hiss-i kablelvuku’ ile hazine-i rahmete bir anahtar olacak dehşetli ve heyecanlı bir musibet hissettiğimden mütemadiyen Cevşen’i ve Şah-ı Nakşibend’in virdini okuyordum. Denizin o dehşeti içinde kemâl-i şevk ile o mübârek denizi kabir olarak kabûl ediyordum. Böyle kaza ile vefat eden şehid hükmünde olduğu gibi, şehid de veli hükmünde olmasından altı arkadaşıma acımadım. Yalnız içinde bulunan çocuğa bir parça acıdım. O kayığın makinası bozulduğu ve yelkeni de, rüzgâr onun aksiyle geldiği için fâide vermediğini ve denizin mevcleri de pek büyük; evvelâ kayığa ve zâhiren bize hücum etmesiyle beraber kayığın içine girmediği için kemâl-i sabır ve şükürle karşıladık ve sâlimen sahile çıktık.


dedik...


Said Nursî


* * *
Ses Yok