Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 112 | 208
(208-208)

vefatından iki gün evvel bana mektup yazıp benim aynı vakitte Savayı Barla’ya tercih ederek Sava mezaristanında defnimi arzu ettiğimi sizlere yazdığımı sadakatin kerâmetiyle hissedip bana mukabele ve itiraz tarzında o mektubunda der: “Sen Barla’yı ikinci vatanımdır dediğin halde, neden ona gelmiyorsun, başka yerleri tercih edersin? İbtida-i medrese-i Nuriye Barla’dır, senin mezarın orada olmalı.” diye bana ihtar etti. İki gün sonra -size yazdığım daha size yetişmeden- onun mektubu, hem Şam’lı Hâfız İkinci sahifesinde yazdığı vefat haberini aldığım merhum muhacir Hâfız Ahmed’in (R.H.) dünyadan göçmesi, aynen Abdurrahman gibi beni çok sarstı, ağlattırdı,



dedirtti. Binler rahmet onun ruhuna insin.. âmin. Kabri de hanesi gibi Kur’ân ve Nur’un bir menzili olsun.. âmin. Şüphem kalmadı ki; bu zâhir sadakat kerâmeti, Nurcuların îmanla kabre gireceklerini isbat ediyor ve hüsn-ü hâtimeye mazhardırlar. Benim tarafımdan onun akrabasını tâziye ediniz.. ve ben bütün dualarımda onu hissedar ediyorum diye, tebliğ ediniz.

Saniyen: Kardeşimiz Re’fet bana yazıyor ki: “İstanbul’da, Nurlara çok ihtiyaç var ve ekmek gibi herkes muhtaçtır. Ve kardeşlerimizden ve nurlarla çok alâkadar ve çok okumuş ve Nurcu olan Yeşil Şemseddin, Nur’un hakîkatlarından ders verdiğinden; va’zında binlerle adam bulunur.

Hem Re’fet der: “Bundan anlaşılıyor ki; Risâle-i Nur bu millete her gün ekmek gibi lâzımdır.”

Hem bir kısım Nurları, ehemmiyetli zatlara vermiş ve “Zülfikârı Mu’cizat”ın benim tashihimden geçmiş bir nüshasını istiyor.

Umuma birer birer selâm ve dua ederiz ve dualarını isteriz.


* * *

(112)

Husrev’i tashihde ve tevzîde ve tedbirde ve muhaberede ve Nurların neşir ve yetiştirmesinde tebrik; ve muvaffakiyetine dua ederiz. Bu ehemmiyetli vazifelerle beraber; yine o şirin ve parlak kaleminin yazılarını çok nüshalarda görüyoruz; hem müstakil nüshaları da yazıyor, mektubundan anlıyorum.

Ses Yok