Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 127 - 128 | 218
(218-218)

Evet, bir âdi mektubum için “Kim yazmış?” diye sekiz def’a bana resmen sıkıntı ve eziyet verildiği aynı zamanda, sekiz yüz sahifeyi bin beş yüz nüshaya ve bir milyon sahifelere çıkaran o makine, elbette gayıbdan imdadımıza gelmiş. Nurcu ve bin kalemli bir kâtibdir. Onun için bazı sahifeleri sönük çıksa, zarar yoktur. Parlak kısmı, bize şimdilik yeter. İyi okunmıyan kısmı, ayrı yapılsın; sonra elmas kalemliler, herbiri bir iki nüshayı ıslah etsin.

Bir zaman bir memlekete şimendifer geldiği vakit, arabacılar telâş edip dediler: “Bizim san’atımız bozuldu.” Halbuki şimendiferin gelmesiyle memlekette faaliyet çoğaldığından, paytonculuğa iki kat ziyâde ihtiyaç olmuş. İnşâallah, onun gibi Nur yazıcıları değil tevakkuf, belki daha ziyâde yazı ile defter-i amâllerine hasenat kaydedecekler.

* * *

(127)

Ben ehl-i siyasetin her nevi tâziblerine karşı


deyip sabır ve tahammüle karar vermişim. Kâzım Karabekir ile eskiden münâsebetim vardı. Acaba şimdi de o münâsebetin sebebi olan merdane mesleğini muhafaza ediyor mu? Eğer eski gibi ise ve Nurlara zararı yoksa ve nura faidesi muhtemel ise ve dost ise, benim selâmımı ona tebliğ edebilirsiniz. Fakat, mâdem ehl-i siyaset, hayat-ı bâkiyesi için Risâle-i Nur’a müracaatı tenezzül etmiyor, o hayata nisbeten beş paralık olan bu hayat-ı fâniye için onlara müracaata ben de tenezzül etmem ve istirahatım için şekva ve rica etmem.


* * *

(128)

Merhum büyük Ali’nin tam vârisi ve tam bir sistemi ve merhum Abdurrahman’ın tam misli ve halefi ve mübâreklerin pehlivanı ve kahramanı Küçük Ali’nin iki büyük ve pek güzel hediye-i Nuriyesini aldık. Fakat “Zülfikâr”ın âhirinde “Hizb-i Nuriye”nin parçası yazılmamış; o parçayı da o harika kalemiyle yazsın, bana göndersin. (Hâşiye)

* * *

Hâşiye: Memleketimizde medrese talebelerinden birisi bir kitabı bitirse veya başlasa, bir tatlı veya yemek müftihâne veya mahtumuna diye vermek âdettir. Aynen bu kaideyi kâtib Osman’ın üzümünde gördük. Onun yazdığı “Asa-yı Mûsa”nın tashihini bitirdiğim aynı vakitte mahtumanesi olarak bu üzümün gelmesi, tatlı bir lâtife ve şirin bir hâtıra-i hayat-ı medresiye oldu. Nurda şefkat esas olmasından, hanımlar o cihette ileridir.. ve nurlara ciddi yapışıyorlar. Ben, “kardeşlerim” dediğim zaman, hanım hemşirelerimi kardeşler içinde kasdederim. Bütün mektublarımda onlar dahi muhatablarımdır.

Ses Yok