Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 392 | 504
(504-506)

İşte kardeşlerim; hakîkaten bugün, Sirâcınnûr’un başındaki münâcâtı tashih niyeti ile okudum. Kuvve-i hafızam tam söndüğü için, birden o münâcâtın hakîkatlerine karşı-gûya seksen yaşında iken yeni dünyaya gelmişim gibi-birden ülfet ve âdetleri bilmiyor gibi, o malûm âdetler perde olamadı. Kemâl-i şevk ile tam istifade edip okudum. Pek harika gördüm. Ve anladım ki: Gizli düşmanlarımız bir kısım resmî me’murları aldatıp, Sirâcınnûr’un âhirini bahane ederek müsaderesine; yâni başındaki münâcâtın intişar etmemesine çalıştıklarına kanaatim geldi. Rehber’deki Hüve Nüktesi gibi bu münâcât da, Sirâcınnûr’a dinsizler tarafından hücumun bir sebebidir.

Sâlisen: Size bütün ruh u canımızla müjde veriyoruz ki; Nurculardaki tam ihlâs ve hakîki sadakat ve sarsılmaz tesanüd vesilesiyle başımıza gelen bütün musîbetler, hizmet-i îmaniyemiz noktasında büyük ni’metlere çevrilmiş; ve perde altında hatır ve hayale gelmeyen Nur’un fütuhatları oluyor..

Meselâ, Isparta’dan buraya mahkemeye gelmekliğim için yüz banknot, otomobile mecbûriyetle verildi. Sizi te’min ediyorum ki, yalnız bu mes’elede ve yalnız Rehber’e ait ve yalnız benim şahsıma ait meydana gelen ve gelmeğe başlayan netice-i hizmete iki bin banknot verseydim yine ucuz sayacaktım. Umuma ait neticeleri de buna kıyas edilsin...


Duanıza muhtaç hasta kardeşiniz
Said Nursî


* * *

(392)

NUR ÂLEMİNİN BİR ANAHTARININ BİR HÂŞİYESİ

Bu Nur Anahtarı’nın radyo bahsine dâir, iki üniversiteli ile, bir gün hareket etmekte olan, hiçbir telle bağlı bulunmayan bir otomobilde bulunan radyo ile, uzakta bir mevlüd-i şerif dinliyorduk. O iki Nurcu üniversitelilere dedim:

Ses Yok