Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 42 | 115
(115-116)

Şeksiz şübhesiz inâyet-i İlâhîye perde altında bizi muhafaza etmekle


Âyetine mazhar etsin. Onların o plânları da yine akîm kaldı. Fakat bu vilâyette, doğrudan doğruya büyük bir makamdan kuvvet alıp şahsımla uğraşanlar var. Eğer mümkün olsa, buranın havasiyle hiç imtizaç edemediğim cihetini vesile edip, münasib bir yere naklime, Denizli mahkemesini ve Ankara Temyiz Mahkemelerini vasıta yapıp çalışmak lâzım geliyor. Ben kendim yapamadığım için, benden bana daha ziyâde alâkadar Denizli dostları teşebbüs etseler iyi olur. Hiç olmazsa oranın hapsine, bir daha bahâne ile beni alsınlar.


* * *

(42)

Aziz, Sıddık, Çok Mübârek, Çok Faal, Çok Hâlis, Çok Kıymetdar Kardeşim Husrev:

Senin bayramın ikinci gününde elime geçen mektubun, bir güvercin haber veriyor gibi geldiği gibi; aynı günde beni çok müteessir eden hadise-i taarruziyeden neş’et eden elemlerime, kederlerime bir merhem, bir ilâç hükmüne geçti; bu ma’nayı hatıra getirdi: Sana ihanet eden ehemmiyetsiz adamlara karşı, Gül ve Nur fabrikasının kahramanlarının harikulâde hürmet ve ihtiramları varken, böyle bir iki vicdansızın hakaretine değil, milyonlarca düşmanların ihanetlerine karşı gelebilir ve hükümden iskat edebilir diye kalbime geldi. Fakat kendi şahsıma baktım ki; kurumuş, çürümüş, vazifesi bitmiş bir hurma çekirdeği hükmünde iken, Risâle-i Nur bahçesinde bir derece o çekirdekten tezahür eden meyvedar, muhterem koca bir ağaç nazariyle baktığınızı gördüm. Sizin fevkalâde hüsn-ü zannınız o ağaçtan ileri geldiğini ve çekirdeğin de bir cihette, bir nevi vesile olduğu cihetinde hüsn-ü zanna mazhar olmuş gördüm.

O mektubun birinci sahifesi güzeldir; ben de iştirak ediyorum. İkinci sahifede bir kaç yerde kalem karıştırdım, ta’dil ettim. Ezcümle: “Hazret-i Hasan” Radıyallahü Anhın altı aylık hilafeti ile beraber Risâle-i Nur’un “CEVŞEN-ÜL KEBİR”den ve “CELCELÛTİYE”den aldığı bir kuvvet ve feyizle vazife-i hilâfetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakâik-ı îmaniye noktasında “Hazret-i Hasan” Radıyallahü Anhın kısacık müddetini uzun bir zamana çevirerek tam beşinci halife nazariyle bakabiliriz.

Ses Yok