Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 42 | 116
(115-116)

Çünkü adalet-i hakîkiye ile bu asırda insanları mes’ud edebilir bir istidadda bulunan, Risâle-i Nur’dur ve onun şahs-ı ma’nevîsi, “Hazret-i Hasan” Radıyallahü Anhın bir muavini, bir mütemmimi, bir ma’nevî veledi hükmündedir diye senin mektubunu ta’dil ettim. Buna kıyasen, sana vekâleten bir iki yerde kalem karıştırdım. Fakat aynı günde, mahkeme, kitablarım içinde bana teslim ettikleri mektuplar, müsveddeleri ve onların üstünde yeşil kalemle işaretlerine göre çok ehemmiyet verdikleri o müsveddeler içinde, bu size yazdığım noksan bir parçayı gördüm; fesübhanallah dedim, mektubuna benimle cevab ver, diye ma’nasını aldım. Belki bu parça “Lahikaya” girmiş, ben de size aynını yazıyorum. Parça budur:

“Benim çok kusurlu şahsıma hüsn-ü zan ile verdiğiniz makamlar cihetinde değil; belki vazifeye, hizmete bakıp o noktada bakmalısınız. Perde açılsa, benim baştan aşağıya kadar kusurat ile âlûde mahiyetim, benden kaçmağa bir vesile olur. Sizi kardeşliğimden kaçırmamak, pişman etmemek için, şahsiyetime karşı haddimin pek fevkinde tasavvur ettiğiniz makamlara irtibatınızı bağlamayınız. Ben, size nisbeten kardeşim; mürşidlik haddim değil, Üstad da değilim; belki ders arkadaşıyım. Ben, sizin kusuratıma karşı şefkatkârane dua ve himmetinize muhtacım; benden himmet beklemenizle değil, bana himmet etmenize istihkakım var. Cenâb-ı Hakkın ihsan ve keremiyle, sizlerle, gâyet kudsi ve gâyet ehemmiyetli ve gâyet kıymetdar ve her ehl-i îmana menfaatli bir hizmette, taksim-i mesai kaidesiyle iştirak etmişiz. Tesanüdümüzden hasıl olan bir şahs-ı ma’nevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı, bize kâfidir.

Mâdem bu zamanda, her şeyin fevkinde hizmet-i îmaniye bir kudsi vazifedir; hem kemmiyet, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti azdır; hem muvakkat ve mütehavvil siyaset dâireleri ebedî, dâimî, sabit hizmet-i îmaniyeye nisbeten ehemmiyetsizdir, mikyas olmaz. Risâle-i Nur’un talimatı dâiresinde bize bahşettiği feyizli makamlara kanaat etmeliyiz. Haddimden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ile müfritane âli makam vermek yerine, fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlâs lâzımdır. Onda terakki etmeliyiz. Elhak, bunda tam terakki etmişsiniz.” (Parça bitti)

* * *
Ses Yok