Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 280 | 378
(378-378)

Sâniyen: Mes’elemizi genişlettirmeleri hayırdır. Şimdiye kadar kıymetini düşürmek fikriyle zâhiren küçük, ehemmiyetsiz gösterip gizli çok ehemmiyet veriyordular. Şimdi bu vaziyet, inşâallah hizmet-i îmaniye ve Kur’âniye daha ziyâde hayırlı ve fâideli olacak.

Said Nursî


* * *

(280)


Aziz, Sıdık Kardeşlerim!

Evvelâ: Bu sene serbest olsaydık belki bir kısmımız hacca gidecekti. İnşâallah bu niyetimiz bilfiil gitmiş gibi kabul olup bu sıkıntılı hâlimizde hizmet-i îmaniye ve Nuriye’miz öyle büyük bir hac sevabını verecek.

Sâniyen: “Risâle-i Nur Kur’ân’ın çok kuvvetli, hakîki bir tefsiridir.” tekrar ile dediğimizden, ba’zı dikkatsizler tam ma’nasını bilemediğinden bir hakîkatı beyan etmeğe bir ihtar aldım. O hakîkat şudur:

Tefsir iki kısımdır :

Birisi: Mâlum tefsirlerdir ki Kur’ân’ın ibâresini ve kelime ve cümlelerinin ma’nalarını beyan ve izah ve isbat ederler.

İkinci kısım tefsir ise : Kur’ân’ın îmanî olan hakîkatlarını kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbat ve izah etmektir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti var. Zâhir ma’lûm tefsirler, bu kısmı ba’zan mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risâle-i Nur; doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsâlsiz bir tarzda muannid feylesofları susturan bir ma’nevî tefsîrdir.

Sâlisen: Sabahleyin birşey yazacaktım, kaldı. Şimdi aynı mes’ele çıktı, kâtip Sâlim Bey izin verdi. Yarın hey’et-i vekiliye bir istida yazmak için Husrev ve Tâhiri yanıma gelsinler.

Said Nursî


* * *
Ses Yok