Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 423 | 566
(566-567)
 Orada inşâallah Kur’ân ve îmana tam hizmet edecek, orayı Isparta’daki Medreset-üz Zehra ve Mısır’daki Câmi-ül Ezher’in küçük bir nümunesi haline getirmeye vesile olmaya ve Şam ve Bağdat’taki medrese-i İslâmiyenin bir nümunesini yapmağa yol açmalarını rahmet-i İlâhîyeden ümid ediyoruz.

Hem mâdem Risâle-i Nur’un mesleği hıllettir. Ve Urfa ise, İbrahim Halîlullah’ın (A.S) bir menzilidir. İnşâallah  hıllet-i İbrahimiye  parlayacaktır. Hem ihtimal-i kavîdir ki, bu dehşetli semli hastalıktan kurtulsam, gelecek kışta Urfa’ya gitmeyi cidden arzu ediyorum.”

Bütün Urfa halkına, çoluk ve çocuğuna ve mezarda yatanlarına her sabah dua ediyorum. Ve bütün Urfalılara selâm ediyorum. Urfa taşiyle, toprağiyle mübârektir. Ben çok hastayım. Onlar da bana dua etsinler.


Said Nursî

* * *

(423)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Âlem-i İslâm’da Leyle-i Kadir telakki edilen bu Ramazan-ı Şerifin yirmi yedinci gecesinde bir nevi tesemmüm ile şiddetli bir mide hastalığı içinde sinirlerimi ve vicdan ve kalbimi istilâ eder gibi bir diğer dehşetli hastalık hissettim. Bu maddî ve ma’nevî iki dehşetli hastalık içerisinde şefkat hissi ile bütün zîhayatların elemleri hatıra geldi. Şahsî hastalığımdan daha ziyâde elîm bir halet-i ruhiyeyi hissettim. Bununla beraber seksen küsur seneye varan ömrümün sonunda seksen sene ma’nevî bir ibadeti kazandıran en son Leyle-i Kadr’e lâyık çalışamıyacağım diye, sabık iki dehşetli hastalıktan daha şiddetli hazîn bir me’yusiyet içinde âsaba gelen ve nefs-i emmârenin vazifesini gören bir elîm his beni ezdiği aynı zamanda Âyet-i Hasbiye’nin bir sırrı imdadıma yetişti.

Ses Yok