Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 142 - 143 | 231
(231-231)
(142)

Makine ile çıkan mecmûaların başında yazılacak fıkra şudur:

Risâle-i Nur’un bütün eczalarını iki sene hem Ankara, hem Denizli mahkemeleri ve ehl-i vukufu tedkikten sonra hem beraatımız, hem umum Risâle-i Nur eczalarını bana teslime müttefikan karar vermelerine binaen, neşirlerine bir mâni yoktur. Bana verilen Risâle-i Nur’dan birisi, bu mecmûanın eczalarıdır.

Isparta’da hem mekteblerde, hem camilerde din lehindeki icraatlar, “Zülfikâr”ın ma’nevî fütuhatı sayılabilir. İnşâallah, Isparta nasıl Nurların medresesi olmuş, başka vilâyetlere de ders veriyor, İnşâallah şeair-i İslâmiyede de birinci hüsn-ü misal ve nümune-i imtisal olacak. (Hâşiye)

* * *

(143)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Bu şiddetli maddî ve ma’nevî kışın, sıkıntılı maddî ve ma’nevî hastalığı vaktinde dünyadan müfarakat ve pek çok alâkadar olduğum Nurcu kardeşlerimden iftirak ihtimalinden gelen elemler beni sıkarken, birden Sıddık Süleyman, Nur santralı Sabri, umum o havalideki kardeşlerim nâmına ve nesebî akrabalarımın da hesabına, Abdülmecid ve Abdurrahman ma’nasında buraya geldiler. Cenâb-ı Hakk’a şürediyorum; onların gelmesi, bir panzehir hükmünde bana ilâç oldu. Ben de buradaki âdetime muhalif olarak ne olursa olsun yanıma davet ettim, geldiler. İki üç saat kadar tam bütün meraklarımı, hususan Barla’daki dostlarımın hallerini anlamakla, Barla’daki eski zamanıma mesrurane bir seyahat-ı ma’nevîye-i hayâli yaptık. Ondan bir ferah, bir inşirahla elîm sıkıntılarım zâil oldu. Onları bir iki gün burada bırakmak isterdim. Fakat bu fena zaman ve buranın evhamlı vaziyeti müsaade etmedi. Bu iki kardeşimizi, umumunuzun hesabına kabul ettim. Ve kendime bedel, umumunuza iki canlı mektub olarak gönderdim.


Hâşiye: Ehl-i siyasete hiç bakmadığım halde, bugün tesadüfen kulağıma girdi ki; ba’zı camileri kaldırmak için bir meclisde, bir kısım dinsiz meb’uslar çalışmışlar. Aynı vakitte beni tesmim (zehirlendirmesi) ve Hasan Feyzi’nin ölüm hastalığı tesadüfe benzemiyor. Bu üç suikasd aynı zamanda birbiriyle alâkadar görünüyor. İkisi şimdilik akîm kaldı, birisi bir kahramanı aldı.

Ses Yok