Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 389 | 494
(493-498)

O halde herbir avuç toprakta, ya bütün beşerin meydana getirdikleri bütün fabrikaların adedince ma’nevî küçücük mikyasta fabrikalar -herbir avuç toprakta- bulunacak. Bu ise hadsiz derecede imkânsız... Veyahut bir Kadîr-i Mutlakın hadsiz kudreti, nihayetsiz ilmi ve irâdesiyle olacak. Demek toprak unsuru, bütün eczası ile ve zerratı ile bu mazhariyet için hadsiz “Ettehiyyatülillâh” der. Yâni: Ezelden ebede kadar bütün zîhayatların hayat hediyeleri Zât-ı Vâcib-ül Vücûd’a hastır.

Sonra herkesin husûsi dünyasındaki gibi, benim de husûsi dünyamın ikinci unsuru olan “su” unsuru dahi, küllî bir lîsan olarak bütün zerratı ile, hususan zîhayatların menşe’lerine ve yaşamalarına hizmetleri noktalarında, trilyonlar, katrilyonlar adedince “Elmübârekât” kelime-i mübârekesini lîsan-ı hal ile kâinatta neşrediyor.

Çünkü suyun katrelerinin gördüğü vazifeler, hususan nutfelerin ve çekirdeklerin ve tohumların intibahında ve uyanıp vazife-i fıtriyelerine mazhar olmakta ve gâyet acib ve güzel ve hârika o küçücük mahlukların ve yavruların büyük ve gâyet intizamlı ve mükemmel vazifelere mazhariyetlerini bütün zîşuura tebrik ile bârekâllah dediren ve hadsiz “bârekâllah, mâşâallah” dedirmeye vesile olmaya lâyık olan, o mübâreklerin o vaziyetleri, o su unsurunun herbir zerresinin binler Eflâtun kadar ilmi ve binler Hakîm-i Lokman kadar hikmeti ve irâdesi bulunmak lâzımdır. Bu ise, suyun zerratı adedince muhaldir. Öyle ise bir Kadîr-i Zülcelâl’in ve bir Rahmân-ı Rahîm’in hadsiz kudret ve rahmet ve hikmet ve irâdesiyle o mübâreklerin, o hadsiz mu’cizata mazhariyetleri cihetinde bütün o mübârekler adedince


kelimesini külliyetiyle söylediklerinden, bütün mahlûkat nâmına, Mi’rac Gecesinde, netice-i hilkat-ı âlem olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm



demiş. Yâni: Bütün bu medâr-ı tebrik ve maşaallah ve barekâllah dediren bütün haletler ve san’atlar Zât-ı Zülcelâl’in kudretine mahsus olduğundan, bütün o hadsiz



leri Cenâb-ı Hakk’a, huzuru ile hediye ediyor.

Sonra, herkesin husûsi dünyasındaki “hava” unsuru dahi bir hüve kadar, herbir avuç havadaki herbir zerre, mazhar oldukları santrallık, âhize ve nâkilelik vazifeleri içinde bütün duaları ve salâvatları ve ricaları ve ibâdetleri ifade eden


cümlesini lîsan-ı halleriyle dedikleri için; hava unsuru küllî bir lîsan olarak o hadsiz kelimatlarını katrilyonlar belki kentrilyonlar adedince söyliyerek Sâni’lerine, Hâlık’larına takdim ettiklerinden,

Ses Yok