Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 389 | 495
(493-498)

onların namlarına o küllî ma’na ile Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Cenâb-ı Hakk’a,



diye takdim etmiştir. Yâni: “Bütün dualar ve ihtiyaçtan gelen ricalar ve ni’metten çıkan şükürler ve ibâdetler ve namazlar, Hâlık-ı Külli Şey’e mahsustur.” Çünkü “Hüve Nüktesi”nin hâşiyesinde denildiği gibi: Ya, hüve kadar bir avuç havanın herbir zerresi, umum dilleri bilecek ve söyleyenlerin yerlerini görecek ve yakın uzak herşeyi işitecek ve her şiveyi ve her harfin tarzını tam bilecek ve çok işleri beraber, şaşırmadan görecek bir kudret-i mutlaka ve irâde-i tâmmeye malik olacak. Bu ise hava zerreleri adedince muhal olmasından, elbette ve elbette şübhesiz ve kat’i bir zaruretle o zerrelerin herbiri, Sâni’-i Hakîm’i bütün sıfâtiyle gösterip şehadet eder. Âdeta küçük bir mikyasta âlemin büyük şehadeti kadar şehadetleri vardır.

Demek zerrat-ı havaiye adedince salâvatları ifade eden -Mirac-ı Ahmedi’de Aleyhissalâtü Vesselâm-


denilmiştir. Sonra kelime-i tayyibe söylendiği vakit, birden “nâr” ile “nur” unsuru yâni, hararetli ve hararetsiz maddî ve ma’nevî nur unsuru bir küllî dil olarak hadsiz ve nihayetsiz bir sûrette lîsan-ı hal ile hadsiz diller ile



diyor. Yâni: “Bütün güzel sözler, güzel ma’nalar, hârika güzel cemâller ve bütün kâinatın yüzünde cemâlleri görünen ezelî Esmâ-i Hüsnâ’nın cilveleri ve başta Enbiyalar, Evliyalar, Asfiyalar olarak bütün ehl-i îmanın îmanları ile kâinatın ve mahlûkatın görünen güzellikleri ve ehl-i îmanın îmanlarından neş’et eden güzel sözler, hamdler, şükürler, tevhidler, tehliller, tesbihler, tekbirler,



sırrı ile arş-ı azam tarafına giden o kelimât-ı tayyibeleri ve dünyanın üç adet yüzünden gâyet güzel olan esmâ-i İlâhîye’ye âyinedarlık eden, birinci yüzündeki hadsiz güzellikler, tayyibeler; ve dünyanın âhiret tarlası olan ikinci yüzündeki hadsiz hasenatlar, hayırlar ve ma’nevî meyveler ve güzellikler, tamamiyle ezel-ebed sultanı Kadir-i Zülcelâl’e mahsustur.” diye, nar ve nur unsurunun bu küllî dili ile bu küllî ubûdiyeti, Ma’bûd-u Zülcelâl’e takdim etmek ma’nasında olarak, Fahr-i Kâinat Aleyhissalâtü Vesselâm umum mahlûkat hesabına



demiş.

Ses Yok