Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 384 | 476
(474-476)

Risâle-i Nur’un bahsettiği hakîkatlerin aynını binlerce âlimler, yüz binlerce kitablar daha belîğane neşrettikleri halde, yine küfr-ü mutlakı durduramıyorlar. Küfr-ü mutlakla mücadelede bir cihette mağlub oluyorlar ve bu kadar ağır şerait altında Risâle-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sırrı işte budur: Said yoktur, Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur. Konuşan yalnız hakîkattır, hakîkat-ı îmaniyedir. Mâdem ki, Risâle-i Nur îmana muhtaç gönüllerde te’sirini yapıyor; bir Said değil, bin Said fedâ olsun.

Yirmi sekiz sene çektiğim ezâ ve cefalar ve ma’rûz kaldığım işkenceler ve katlandığım musîbetler hep helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkûm etmek istiyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı helâl ettim.

Âdil kadere de derim ki:

Ben senin bu şefkatli tokatlarına müstehak idim. Yoksa herkes gibi gâyet meşru ve zararsız olan bir yol tutarak şahsımı düşünseydim, maddî ma’nevî füyuzat hislerimi feda etmeseydim, îman hizmetinde bu büyük ma’nevî kuvveti kaybedecektim. Ben maddî ve ma’nevî her şeyim’i feda ettim, her musîbete katlandım. Her işkenceye sabrettim. Bu sayede hakîkat-ı îmaniye her tarafa yayıldı. Bu sayede Nur mekteb-i irfanının yüz binlerce, belki de milyonlarca talebeleri yetişti. Artık bu yolda, hizmet-i îmaniyede onlar devam edeceklerdir ve benim maddî ve ma’nevî her şeyden feragat mesleğimden ayrılmayacaklardır. Yalnız ve yalnız Allah rızası için çalışacaklardır inşâllah.

Benimle beraber çok talebelerim de türlü türlü musîbetlere, eza ve cefalara ma’rûz kaldılar, ağır imtihanlar geçirdiler. Benim gibi onlar da bütün haksızlıklara ve haksız hareket edenlere karşı bütün haklarını helâl etmelerini isterim. Çünkü onlar bilmiyerek, kader-i İlâhînin sırlarına, derin tecellilerine akıl erdiremiyerek bizim dâvamıza, hakîkat-ı îmaniyenin inkişafına hizmet ettiler. Bizim vazifemiz onlar için yalnız hidayet temennisinden ibarettir. Bize ezâ ve cefa edenlere karşı hiç bir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risâle-i Nur’a sadakat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.

Ben çok hastayım. Ne yazmaya, ne söylemeye tâkatim kalmadı. Belki de bunlar son sözlerim olur. Medreset-üz-Zehra’nın Risâle-i Nur Talebeleri bu vasiyetimi unutmasınlar.

* * *
Ses Yok