Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 12 | 11
(11-11)
(12)

Aziz Kardeşlerim!

“Meyve” nin mes’elelerinin tekmil edilmesine meydan vermiyen mânilerin zevâli ile inşâallah yine başlanacak ki; birisi, soğuk, birisi, masonların onun kuvvetinden dehşet almalarıdır. Ben, bu musîbette, Kader-i İlâhî cihetini düşünüyorum. Zahmetim rahmete inkılâb eder. Evet, “Risâle-i Kader”de beyan edildiği gibi, her hâdisede iki sebeb var: Biri zâhirîdir ki; insanlar ona göre hükmederler, çok def’a zulmederler.

Biri de hakîkattır ki; Kader-i İlâhî ona göre hükmeder, o aynı hâdisede beşer zulmünün altında adalet eder. Meselâ; bir adam, yapmadığı bir sirkat ile zulmen hapse atılır. Fakat gizli bir cinâyetine binâen, kader dahi hapsine hüküm verir, aynı zulm-ü beşer içinde adalet eder. İşte bu mes’elemizde elmaslar, şişelerden; sıddîk fedakârlar, mütereddid sebatsızlardan; ve hâlis muhlisler, benlik ve menfaatini bırakmayanlardan ayrılmak için bu şiddetli imtihana girmemizin iki sebebi var:

Birisi: Ehl-i dünya ve siyasetin evhamlarına dokunan kuvvetli bir tesanüd ve ihlâsla fevkalâde hizmet-i dîniyedir; zulm-ü beşer buna baktı.

İkincisi: Herkes kendi başına bu kudsî hizmete tam ihlâs ve tam tesanüd ile tam liyakat göstermediğimizden, kader dahi buna baktı. Şimdi kader-i İlâhî, ayn-ı adalet içinde hakkımızda ayn-ı merhamettir ki; birbirine müştak kardeşleri bir meclise getirdi, zahmetleri ibâdete ve zâyiatları sadakaya çevirdi. Ve yazdıkları risâleleri her tarafdan nazar-ı dikkati celbetmek ve dünyanın mal ve evlâdı ve istirahatı pek muvakkat ve geçici ve her halde bir gün onları bırakıp toprağa girecek olmasından, onların yüzünden âhiretini zedelememek ve sabır ve tahammüle alışmak ve istikbaldeki ehl-i îmana kahramanane bir nümune-i imtisal, belki imamları olmak gibi çok cihetle ayn-ı merhamettir. Fakat yalnız bir cihet var ki, beni düşündürüyor. Nasıl bir parmak yaralansa; göz, akıl, kalb ehemmiyetli vazifelerini bırakıp onunla meşgul oluyorlar; öyle de: Bu derece zarurete giren sıkıntılı hayatımız; yarasiyle kalb ve ruhumuzu kendiyle meşgul eder. Hattâ dünyayı unutmak lâzım olduğu bir zamanımda, o hal beni masonların meclisine getirdi, onları tokatlamakla meşgul eyledi. Cenâb-ı Hak bu gaflet halini de bir mücahede-i fikriye nev’inden kabul etmek ihtimaliyle teselli buldum.

Risâle-i Nur’un kıymetdar muallimi Hâfız Mehmed’in kardeşi Ali Gül’ün selâmını aldım. Ben hem ona, hem bütün hemşehrilerine ve Sava’nın bütün ahya ve emvatına binler selâm ve duâ ederim.

* * *
Ses Yok