Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 14 - 15 | 13
(13-13)
(14)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Size dün yazdığım lâtifenin üç zarafeti var:

Birincisi: İstikbalde gelecek mübârek hey’etin şahs-ı ma’nevîsinin bir mümessili olmasından, o şahs-ı ma’nevînin sırriyle ve bereketiyle sürgülü kapı kendi kendine açıldığı gibi, yine o tahakkuk edip vücuda gelmiş mübârek hey’etin bir mümessilinin on sene sonra yarım dakika benimle görüşmesi sebebiyle bana hiddet edildi. Ben de hiddet ettim, “Kapıları kapansın” tekrar eyledim. Aynı günün gecesinin sabahında -hiç vuku bulmamış- kendi kendine nöbetçilerin kapıları kapandı, iki saat açılmadı.

İkinci Zarafeti: Ben bir pusula müdde-i umuma müdürle göndermiştim, içinde demiştim: Ben tecriddeyim, kimse ile görüşemiyorum, görüşsem de bu şehirde kimseyi tanımıyorum. Buranın Belediyesi birisiyle ilâ âhir... Sonra Müdde-i umumî demiş: “O tecridde mi?” Müdür demiş: “Yok.” İkisi bana itiraz etmişler. Aynı gün, yarım meczub ve yarım akraba biri yarım dakika benim ile görüşmesi yüzünden öyle bir vaziyet gösterildi ki, hiçbir tecridde olmamış. Bana itirazları yüzlerine çarptı.

Üçüncüsü: Komşudaki haylaz gençlerin kapıda gürültüleri akşam yatsı ortasında bana zarar ederdi, fakat az idi. O kapıyı da aynı gün bir bahâne ile kapattılar. Hem fena koku menzilimde ziyâdeleşti, hem o haylazların kapıma yakın gürültüleri ziyâde bana zarar verdi. Ben de yine: Kapıları kapansın, neden böyle yapıyorlar! dedim. Aynı sabah o hâdise oldu.

* * *

(15)

Kardeşlerim!

Yeni hurufla yazdığımız iki mes’ele, cidden te’sirini gösterdi. Birinci, ikinci, üçüncü mes’eleleri de yazılsa çok iyi olur. Fakat Husrev ve Tahirî gibi kalemleri Kur’ân’a ve Kur’ân hattına mahsus ve me’mur olmalarından bana endişe verir. Başkalar yazsalar daha münasibdir.

* * *
Ses Yok