Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 75 - 76 | 49
(49-49)
(75)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!


sırrıyle, bu mes’elemizin te’hiri hayırdır. Çünkü bütün mekteblerde ve dâirelerde ve halkta, o ölmüş dehşetli adamın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hâl ise, âlem-i İslâm’a ve istikbâle pek elîm ve acı bir te’sîri olacaktı. Şimdi ihtiyarımızın hâricinde onun mâhiyeti ne olduğunu, en başta ve en ziyâde alâkadar ve en son ondan vazgeçecek adamların ellerine kat’i hüccetler gösteren ve isbat eden Risâle-i Nur geçmesi, kemâl-i merak ve dikkatle okunması öyle bir hâdisedir ki; bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ îdam olsalar, Dîn-i İslâm cihetiyle yine ucuzdur. Hiç olmazsa küfr-ü mutlaktan ve irtidattan en mütemerridleri bir derece kurtarır, meşkûk bir küfre çıkarır, mağrûrâne ve cür’etkârane tecavüzlerini tâdil eder. Mahkemede son söz olarak yüzlerine söylediğim bu cümle: “Milyonlar kahraman başlar feda oldukları bir kudsî hakîkata, başımız dahi feda olsun.” ile, bizim nihayete kadar sebat edeceğimizi dâva etmişiz. Bu dâvadan vazgeçilmez. İçinizde vazgeçecek yok ümid ediyorum. Mâdem şimdiye kadar sabrettiniz, “Daha kısmetimiz ve vazifemiz bitmedi” diye tahammül ve sabrediniz. Her halde “Meyve”deki kat’i hüccetler ile kabil-i inkâr olmayan îdam-ı ebedî ve nihayetsiz haps-i münferid mesleğini müdâfaa etmek için Risâle-i Nur’a karşı anûdâne hareket edilmeyecek, belki musâlâha veya mütâreke çâresi aranılacak.



* * *

(76)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

İhtiyarsız üç nokta kalbe geldi, demek beyanı münasibdir.


âyeti, hem Risâle-i Nur’a, hem kelimesiyle üç kuvvetli emâre ve münâsebetler ile Risâle-i Nur’un bu biçâre şâkirdlerine işâreti “Birinci Şuâ” da îzah edilmiş. Şimdi bu hâdisede, o emârelerden birisi tam hükmediyor.

Ses Yok