Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 81 | 54
(54-54)

Lâtif bir tevâfuktur ki; biz bu hapse kendimiz hakkında bir medrese-i Yûsufiye ve “Meyve Risâlesi” onun meyvesidir dediğimiz gibi, bu iki Yusuf dahi perde altında “Biz dahi o medrese-i Yusufiye’deki derse hissedarız lîsan-ı halleriyle ifade etmelerdir. Hem cezbeye lâtif bir delilleridir ki; “Otuz Üçüncü Söz” ve “Otuz Üç Pencereli Otuz Üçüncü Mektub” gibi tâbirleri, hem kendi kedisinin “Yâ Rahîm! Yâ Rahîm!” tesbihini işitmesi, hem kendini bir mezar taşı görmesi, cezbe ve hallüsinasyon ihtimaline delil göstermeleridir.

Said Nursî


* * *

(81)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Mâdem biz, çok emârelerle inâyet altındayız ve mâdem gâyet çok ve insafsız düşmanlara karşı Risâle-i Nur mağlûb olmadı, maârif vekilini ve Halk Fırkasını bir derece susturdu ve mâdem bu kadar geniş bir sahada ve mes’elemizi pek ziyâde i’zam ile hükümeti telâşa düşürenler, her halde iftiralarını ve yalanlarını bir derece setretmeye bahâneler ile çalışacaklar; elbette bize lâzım: Kemâl-i teslimiyetle sabır ve temkinde bulunmak ve bilhassa inkısar-ı hayale düşmemek ve ba’zan ümidin hilâf-ı zuhuriyle me’yus olmamak ve muvakkat fırtınalar ile sarsılmamak!. Evet, gerçi inkisar-ı hayâl, ehl-i dünyada kuvve-i ma’nevîyelerini ve şevklerini kırar; fakat meşakkat ve mücahede ve sıkıntıların altında inâyet ve rahmetin iltifatlarını gören Risâle-i Nur Şâkirdlerine inkısar-ı hayâl, gayretlerini ve ileri atılmasını ve ciddiyetlerini takviye etmek lâzım geliyor. Kırk sene evvel ehl-i siyaset, bana bir cinnet-i muvakkata isnadiyle tımarhâneye sevkettiler. Ben onlara dedim: Sizin akıllılık dediğinizin çoğunu ben akılsızlık biliyorum; o çeşit akıldan istifa ediyorum;


kaidesini sizlerde görüyorum demiştim. Şimdi dahi beni ve kardeşlerimi şiddetli bir mes’uliyetten kurtarmak fikriyle bana mahrem risâle cihetiyle arasıra bir cezbe, bir cinnet-i muvakkata isnad edenlere aynı sözleri tekrarla beraber, iki cihetle memnunum:

Birisi: Hadîs-i sahîhde vardır ki: “Bir adam kemâl-i îmanı kazandığına, avâm-ı nâsın akıllarının tavr-ı hâricindeki yüksek hallerini mecnunluk, divânelik saymaları, onun kemâl-i îmanına ve tam îtikadına delâlet eder.” diye ferman ediyor.

Ses Yok