Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 3 | 60
(60-60)

Elbette böyle bir dehâ ile mübareze bir hatâdır, millete ve vatana büyük bir zarardır. Ve böyle bir hıfz-ı İlâhî ve inâyet-i Rabbânîyeye karşı gelmek Fir’avunane bir temerrüddür.

(3)

Eğer deseniz: Sizi serbest bıraksak ve tarassud ve nezaret etmesek, derslerin ile ve gizli esrarın ile hayat-ı içtimâîyemizi bulandırabilirsin.

Ben de derim: Benim derslerim −bilâistisna− bütünü, hükümetin ve adliyenin eline geçmiş, bir gün cezâyı mûcib bir madde bulunmamış. Kırk elli bin nüsha risâle ve dersler dahi milletin ellerinde dikkat ve merakla gezdiği halde, menfaatten başka hiçbir zararı hiçbir kimseye olmadığı; hem eski mahkemenin, hem yeni mahkemenin mûcib-i mes’uliyet bir madde bulamamaları; bir cihetle yenisi, ittifakla beraatımız; ve eskisi, makamca bir büyük adam hatırı için yüzer risâleden beş-on kelime bahâne edip, yalnız kanaat-ı vicdaniye ile yüz yirmi mevkuf kardeşlerimden yalnız on beş adama altışar ay ceza verilmesi kat’i bir hüccettir. Hem, daha yeni bir dersim kalmadı ve bir sırrım gizli kalmadı ki, nezaretle tazyike çalışsanız. Ben şimdi hürriyetime çok muhtacım. Yirmi senedenberi lüzumsuz ve haksız ve faidesiz tarassudlar artık yeter, benim sabrım tükendi. İhtiyarlık sıkıntısından, şimdiye kadar yapmadığım bedduayı yapmak ihtimali var. “Mazlûmun âhı Arşa kadar gider” diye bir kuvvetli hakîkattır.

Sonra, o zâlim ve dünyaca büyük makamlarda bulunan bedbahtlar dediler: Sen yirmi senedir birtek def’a takkemizi başına koymadın, giymedin ve eski, yeni mahkemelerin huzurunda başını açmadın, eski kıyafetinle bulundun. Halbuki on yedi milyon bu kıyafete girdi. Ben de dedim: On yedi milyon değil, belki rızasiyle; ve kalb kabuliyle ancak yedi bin Avrupa perest sarhoşların kıyafetlerine cebr-i kanûnî cihetiyle girmektense; azimet ve takvâ-yı şer’iyye haysiyetiyle, yedi yüz milyar zatların kıyafetlerine girmek, benim gibi otuz senedenberi hayat-ı içtimâîyeyi terkeden adama: “İnad ediyor, bize muhaliftir” denilmez. Haydi inad dahi olsa, Mustafa Kemâl o inadı kırmadı ve iki mahkeme kıramadı ve üç vilâyetin hükümetleri onu bozmadı; siz neci oluyorsunuz ki, beyhude hem milletin, hem hükümetin zararına, o inadın kırılmasına çalışıyorsunuz? Haydi siyasete muhalif de olsa, −mâdem tasdikiniz ile− yirmi senedenberi ölmüş bir adam, yeniden dirilip faidesiz ve kendine çok zararlı olarak hayat-ı siyasiyeye girerek sizin ile uğraşmaz.

Ses Yok