Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 15 | 79
(78-79)

Üçüncü Nokta: Âyette vardır: “Öyle musîbetten kaçınız ki; geldiği vakit zâlimlere mahsus kalmaz, mâsumlar ve mazlumlar da içinde yanar.” Çünkü; musîbet-i âmmeden ma’sûmlar, harika bir tarzda yangın içinde selâmette kalsalar, hikmet-i diniye bozulur. Çünkü din; bir imtihan, bir tecrübedir. O vakit, Ebu Cehil gibi fenalar, aynen Ebu Bekir-i Sıddık Radıyallahü Anh gibi tasdik ederler. Onun için; musîbet-i âmmede ma’sûmlar da belâ çekerler.

Dördüncü Nokta: Şimdi, malda ve rızıkta hileler ile, su-i istimal ile, rüşvetle çok haram karıştığı ve ekinciler kendi malına hakkiyle sâhib olmadığı ve on adamdan iki-üçü tam rahmete müstehak ise, ekincilerin malından istifade edenlerden beş-altısı; ya zulüm ile −haram karıştırmakla− ya şükürsüzlükle rahmete istihkakını kaybediyor.

Beşinci Nokta: Risâle-i Nur, −bu Anadolu memleketine− belâların def’ine ehemmiyetli bir vesiledir. Sadaka nasıl belâyı def’ediyor, onun intişarı ve okunması küllî bir sadaka nev’inde semavî ve arzî belâların def’ine çok emareler ve çok hadiselerle tebeyyün etmiş. Hattâ Kur’ânın işâretiyle tahakkuk etmiş. Ve yazmasını ve intişarını men’etmek zamanlarında, dört def’a zelzelelerin başlaması ve intişariyle durmaları ve Anadolu’da ekser okunması, İkinci Harb-i Umuminin Anadolu’ya girmemesine bir vesile olduğu Sure-i işâret ettiği, bu iki ay kuraklık zamanında mahkemenin Risâle-i Nur’un beraatına ve vatana menfaatli olduğuna dâir kararını Mahkeme-i Temyiz tasdik ederek, tam bir serbestiyetle Risâle-i Nur’un intişar ve okunmasını beklerken, bütün bütün aksine olarak men’edilmesi ve mahkemedeki risâlelerin sâhiblerine iade edilmemesi ve bizi de o cihetle konuşmaktan men’etmeleri cihetiyle, belâların def’ine vesile olan bu küllî sadaka-i ma’nevîye karşı çıkamadı, günâhımız neticesi kuraklık başladı.

Altıncı Nokta: Yağmursuzluk, bir musîbettir ve ceza-yı amel bir azabdır. Buna karşı; ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazînane yalvarmakla ve pek ciddî nedamet ve tevbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dâiresinde, bid’alar karışmadan, şeraitin tayin ettiği tarzda dergâh-ı İlâhîyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.

Hem böyle umumi musîbetler ekser nâsın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri, kısm-ı azamı, tevbe ve nedamet ve istiğfar etmekle defolur.

Ses Yok