Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 19 | 84
(84-84)
(19)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

(Hem ma’nevî, hem maddî birkaç cihette sorulan bir suale mecbûriyet tahtında bir cevabdır.)

Sual: Neden ne dahilde, ne hariçte bulunan cereyanlara ve bilhassa siyasetli cemâatlere hiçbir alâka peyda etmiyorsun? Risâle-i Nur ve şâkirdlerini mümkün olduğu kadar, o cereyanlara temastan men’ediyorsun?... Halbuki, eğer temas etsen ve alâkadar olsan, birden binler adam Risâle-i Nur dâiresine girip parlak hakîkatlarını neşredeceklerdi. Hem bu kadar sebebsiz sıkıntılara hedef olmayacaktın?

Elcevab: Bu alâkasızlık ve içtinabın en ehemmiyetli sebebi: −Mesleğimizin esası− olan “ihlâs”, bizi men’ediyor. Çünkü; bu gaflet zamanında, hususan tarafgirane mefkûreler sâhibi, herşeyi kendi mesleğine âlet ederek, hattâ dinini ve uhrevi harekâtını da o dünyevî mesleğe bir nevi âlet hükmüne getiriyor. Halbuki, hakâik-i îmaniye ve hizmet-i nuriye-i kudsiye kâinatta hiçbir şeye âlet olamaz, rıza-yı İlâhîden başka bir gayesi olamaz. Halbuki, şimdiki cereyanların tarafgirane çarpışmaları hengâmında bu sırr-ı ihlâsı muhafaza etmek, dinini dünyaya âlet etmemek müşkilleşmiş. En iyi çâre, cereyanların kuvveti yerine, inâyet ve tevfik-i İlâhîyeye dayanmaktır.

İçtinabımızın çok sebeblerinden bir sebebi de, Risâle-i Nur’un dört esasından birisi olan şefkat etmek, zulüm ve zarar etmemektir. Çünkü;


Yâni “Birisinin hatası ile, başkası veya akrabası hatakâr olmaz, cezaya müstehak olmaz” olan düstûr-u irade-i İlâhîyeye karşı, bu zamanda



sırriyle şedid bir zulüm ile mukabele eder. Tarafgirlik hissiyle, bir câninin hatasiyle, değil yalnız akrabasına belki taraftarlarına dahi adavet eder, elinden gelse zulmeder. Elinde hüküm varsa, bir adamın hatasiyle bir köye bomba atar. Halbuki bir ma’sûmun hakkı, yüz câni için feda edilmez; onların yüzünden ona zulmedilmez. Şimdiki vaziyet, yüz ma’sûmu bir kaç cani için zararlara sokar. Meselâ: Hatalı bir adama müteallik, biçâre, ihtiyar valide ve pederi ve ma’sûm çoluk çocukları ezmek, perişan etmek; tarafgirane adavet etmek, şefkatin esasına zıddır. Müslümanlar içinde tarafgirane cereyanlarla böyle ma’sûmlar zulümden kurtulamıyorlar. Hususan ihtilâle sebebiyet veren vaziyetler, bütün bütün zulmü dağıtır, genişletir. Cihad, dînî de olsa, kâfirlerin çoluk çocukları vaziyetleri aynıdır; ganîmet olabilir, Müslümanlar, onları kendi mesleğine dahil edebilir.

Ses Yok