Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 24 | 91
(90-91)

Biz, uçurmak için işâret ettik, gitmedi. Mecbûr oldum, Ceylân’a dedim: “Pencereyi aç; o, ne diyecek?” Girdi, durdu, ta bu sabaha kadar; sonra odayı ona bıraktık, yatak odama geldim. Bu sabah çıkdım, kapıyı açtım; yarım dakikada döndüm, bakdım “Kuddüs, Kuddüs” zikrini yapan bir kuş odamda gördüm. Gülerek dedim: “Bu misafir ne için geldi?” Tam bir saat bana baktı, uçmadı, ürkmedi. Ben de okuyordum, ekmek bırakdım; yemedi. Yine kapıyı açtım, çıktım, yarım dakikada geldim; o misafir kayboldu. Sonra bana hizmet eden çocuk geldi, dedi ki: Ben bu gece gördüm ki, Hâfız Ali’nin kardeşi yanımıza gelmiş. Ben de dedim: Hâfız Ali ve Husrev gibi bir kadreşimiz buraya gelecek, aynı günde, iki saat sonra çocuk “geldi” dedi. Hâfız Mustafa geldi. Hem Risâle-i Nur’un serbestiyetinin müjdesini, hem mahkemedeki kitablarımı da kısmen getirdi; hem serçe kuşunun ve senin, hem kuddüs kuşunun tabirini isbat etti (ki, tesadüf olmadığını isbat etti.) Acaba emsalsiz bir tarzda hem serçe kuşu acib bir sûrette, hem kuddüs kuşu garîb bir sûrette gelip bakması, sonra kaybolması ve ma’sûm çocuğun rüyası tam tamına çıkması, Risâle-i Nur’un Hâfız Ali gibi bir zatın eliyle buraya gelmesinin aynı zamanına tevafuku hiç tesadüf olabilir mi? Hiçbir ihtimali var mı ki, bir beşaret-i gaybiye olmasın?

Evet; bu mes’ele, küçük bir mes’ele değil; kâinat ve hayvanat ile alâkadardır. Ben Risâle-i Nur’un bir şâkirdi olmak itibariyle, kendi hisseme düşen bu kâr ve neticeyi, binler altun lira kadar kazancım var, kanaat ediyorum. Başka yüz binler Risâle-i Nur şâkirdleri ve takviye-i îmana muhtaç ehl-i îmanın istifadeleri buna kıyas edilsin.

Evet dinin, şeriatın ve Kur’ân’ın yüzden ziyâde tılsımlarını, muammalarını hall ve keşfeden; ve en muannid dinsizleri susturup ilzam eden; ve Mi’rac ve haşr-i cismani gibi sırf akıldan çok uzak zannedilen Kur’ân hakîkatlarını en mütemerrid ve en muannid feylesoflara ve zındıklara karşı güneş gibi isbat eden ve onların bir kısmını îmana getiren Risâle-i Nur eczaları, elbette Küre-i Arz ve küre-i havaiyeyi kendi ile alâkadar eder ve bu asrı ve istikbali kendi ile meşgul edecek bir hakîkat-ı Kur’âniyedir ve ehl-i îman elinde bir elmas kılınçtır.

* * *
Ses Yok