Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 31 | 99
(98-99)

Ben, Risâle-i Nur’a ehemmiyetli hizmet eden kardeşlerimin tarz-ı hayatlarına dikkat ettim, gördüm ki; aynı benim güzeran-ı hayatım gibi, Risâle-i Nur gibi bir neticeye göre techiz edilip sevkedilmiş.

Evet; Husrev, Feyzi, Hafız Ali, Nazif gibi çok kardeşlerimizin geçen tarz-ı hayatları, bu hizmet-i nuriyeye göre bir vaziyet verildiğini, onlar hissettikleri gibi; ben de çok has kardeşlerimde, hattâ burada aynen tarz-ı hayatım gibi, böyle bir nurani meyveyi vermek için tanzim edilmiş görüyorum. Hissetmeyen kısmı, dikkat etseler hissedecekler. Ben kendim, bütün hayatımın harika kısmını, evvelce “Gavs-ı Âzam’ın” bir silsile-i kerâmeti telakki ediyordum; şimdi Risâle-i Nur’un bir silsile-i kerâmeti olduğu tebeyyün etti.

Ezcümle: Ben hürriyetten evvel İstanbul’a gelirken yolda –bir iki mühim– İlm-i Kelâma ait kitablar elime geçti. Dikkatle mütaleâ ettim. İstanbul’a geldikten sonra, sebebsiz olarak hem ülemayı, hem mekteb muallimlerini münazaraya “Kim ne isterse benden sorsun” diye ilân ettim. Medâr-ı hayrettir ki; münazaraya gelenlerin bütün sordukları sualler, yolda mütaleâ ettiğim ve hâfızamda kaldığı mes’elelerdi.

Hem feylesofların sordukları sualler, hâfızamda bulunan mes’elelerdi. Şimdi anlaşıldı ki; o fevkalâde muvaffakıyet ve benim de haddimden çok ziyâde o hodfuruşluk ve ma’nasız izhar-ı fazilet ise, ileride Risâle-i Nur’un İstanbulca ve ülemaca makbuliyetine ve ehemmiyetine zemin hazır etmek imiş.

İkincisi: Hattâ ben, fakir ve muhtaç olduğum ve zâhid ve sofu ve riyazetçi olmadığım ve büyük bir şeref ve haysiyet ve hânedanlık haysiyetinden, şan ü şerefinden hissedar olmadığım halde, tarihçe-i hayatımda yazıldığı gibi, küçüktenberi halkların mallarını, hediyelerini kabul edemiyordum; ihtiyacımı izhara tenezzül edemiyordum. Beni bilenler gibi, ben de çok hayret ederdim. Şimdi hassaten birkaç sene zarfında anlaşıldı ki, Risâle-i Nur’un dehşetli bir mücahedesinde, tama, ve mal yüzünden mağlub olmamak ve itiraz gelmemek için, o halet-i ruhiye bize ihsan edilmişti. Yoksa düşmanlarım, o cihetten büyük bir darbe indirecekdiler.

Hem ezcümle, Eski Said siyasette çok ileri gittiği halde, Yeni Said de taraftar bulmak için, çok muhtaç olduğu zamanda bütün insanları meşgul eden bu beş altı senedeki beşer tufanları, siyaset fırtınaları içinde kat’â ve asla beni meşgul etmedi ve merakla mağlûb etmedi ve beş sene, bilmeyi merak etmedim.

Ses Yok