Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 35 | 105
(105-105)
(35)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Şimdi bir halimi size beyan etmek lâzım geliyor; ta başka sebebler sizi müteessir etmesin. O hal de şudur:

Bu yirmi sene tazyik neticesi, ehemmiyetli ve müzmin bir hastalık bana ârız olmuş. Zâten eskidenberi o hastalığın esası bende vardı ki; ona “merdümgirizlik” yâni insanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan müteessir olmak. Hattâ şimdi en hafif ruhlu bir kardeşim, bir şâkirdimle görüşmeyi fakat Risâle-i Nur hizmetine ait olmamak şartiyle ruhum kaldırmıyor. Hattâ dostane bakmaktan cidden müteessir oluyorum. Bu ehemmiyetli halde insanların bana karşı zulüm ve cinâyetleri bir vesile olduğu gibi; inâyet-i İlâhîye ve kaderin adaleti ve hizmet-i îmaniyedeki ihlâsın muhafazası en ehemmiyetli bir sebepdir ki; hem zulm-ü cinâyet-i beşeriyeyi hiçe indiriyor; hem bu hastalığı tam bana sevdiriyor, sabır ve tahammül verir. Nasıl ki insanlar evham yüzünden beni temastan men’ ede ede asabıma dokundurdular, inâyet-i İlâhîye dahi, hizmet-i îmaniyedeki ihlâsı kırmamak ve tasannukârâne hodfuruşluk vaziyetine girmeye mecbûr etmemek ve ziyâde hüsnü zan edenlerin karşısında beni tekellüflere ve gösterişlere mecbûr etmemek ve bu zamanda çok te’sir eden şahsıma karşı teveccüh, muhabbet ve hizmete zarar veren kendini makam sâhibi göstermek vaziyetinden kurtarmak ve Kur’ândan gelen Risâle-i Nur’un elmas gibi hakîkatlarını bana mâletmekle cam parçalarına indirmemek hikmetleriyle, Cenâb-ı Erhamürrâhimîn bana bu hastalığı vermiştir. Ben Cenâb-ı Hakk’a şükrediyorum. Siz de müteessir olmayınız: Memnun olunuz. Fakat fıtrî teellümlere karşı, tahammülüm için duanıza muhtacım.

Aziz kardeşlerim! Bize teslim olunan kitablarımın -yaldızlı kaplı büyük mecmûalardan- bir kısmına baktım, gördüm ki: Nur, gül fabrikalarının elmas kalemleriyle yazdıkları risâleler, o yaldızlı kaplar içinde ba’zan on beş yirmi risâle içinde bulunan mecmûalar o kadar güzel birer elmas kılınç hükmünde düşmanlarına karşı kendilerini büyük makamlarca ve mahkemelerde müdafaa etmek hikmetiyle (hiçbir sebeb yokken, birdenbire Risâle-i Nur’u büyük mecmûalar tarzında yaptırmağa hapsimizden beş ay evvel başladık) Bunda büyük bir inâyet-i İlâhîye olduğuna şübhem kalmadı ve feylesofların mağlubiyetinin hikmetini anladık. Çünkü içtimada eczaların kuvvetinden çok ziyâde bir kuvvet, hususan müdafaa vaktinde içtima ve tesanüdden ileri geliyor.

Ses Yok