Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 38 | 109
(109-109)
(38)

Elhamdülillah, bu sene Isparta’daki talebelerinizi dünyevî meşağil daha çok gaflete sokmadı. Hizmet-i Nuriyedeki gayretlerimiz ciddi bir sûrette devam ediyor; herbirimizin kalblerimizdeki Nura karşı incizab, simalarında okunuyor. Sanki bu talebelerinizin kalbleri sevinçle doludur.

Evet, sevgili Üstadımız, bütün talebeleriniz hep birden diyoruz: Liyakatsızlığımız, hiçliğimiz ile beraber safiyane istihdam edildiğimiz, bu hizmet-i Nuriyede bedi’ bir Üstada hem talebe, hem kâtib, hem muhatab, hem nâşir, hem mücahid, hem halka nâsih; hem Hakka âbid olmak gibi cihandeğer güzelliklerin hepsini birden bize veren Hazret-i Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Ve bu yapmak istediğimiz şükürler dahi, Hâlıkımızın fazliyle kalbimize gelen bir ihsan olduğunu tahattur eden biz talebelerinizin kalblerimizi sürur ve sevinç dolduruyor. Ma’sûm Nursluların Üstadımızın küçüklüğünde geçirdikleri hayatın müteşekkirane bir tarzı, hal ve etvarımızda okunuyor. Hududsuz şükürler, nihayetsiz senalar olsun ol Zat-ı Zülcelâle ki; bizleri cehl-i mutlak derelerinden, isyan ve küfran bataklıklarından lütf ve keremiyle çıkarıp gözleri kamaşdıran en parlak bir nura talebe etmiştir.

Eğer sevgili üstadımız “iktiran” tabir edilen iki ni’metin beraber geldiğini daha evvelden bize izah etmeseydi, çok minnetdarlıklarımızı kalblerimize tercüman olan kalemlerimizden okuyacaklardı.

Evet sevgili üstadımız, biz kendimize bakıyoruz, Risâle-i Nur’a muhatab olamıyoruz. Buna rağmen, ihtiyaç şiddetlendikçe, Hâlık-ı Rahîmin merhametli tecellilerini müşahede ediyoruz. Kalb-i üstad, parlak bir âyine, bir mazhar, bir ma’kes; lîsan-ı üstad, âli bir mübelliğ, bir muallim, bir mürşid; hâl-i üstad, tecessüm etmiş en güzel bir örnek, bir nümune, bir misal oluyor. Tavaif-i beşerin ihtiyaçları yazılıyor, götseriliyor. İşte yedi senedenberi ateş püsküren zalim beşerin hali, bugün daha çok ızdırablı bir hale girmiş bulunuyor. Her bir zîidrak, acaba yarın ne olacak düşüncesiyle kulaklarını radyoların ağızlarına koymuşlar, mütehayyir duruyorlar. Şarkta Japonların mağlûb olmasiyle, dünyanın salâh-u selâmete ve emn ü emâna kavuşması beklenirken, deccalâne bir hareket şimalde kendini gösterdiği görülüyor. Şu vaziyet, herkesi heyecana, endişeye sevkediyor. İstikbalin zulmetlerine gittiği zanniyle, merakla radyoları takibe koşturuyor.

Ses Yok