Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 51 | 125
(125-125)
(51)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Sizin bu def’a neş’eli, güzel mektublarınızı, Risâle-i Nur’un serbestiyeti ve matbaa kapısiyle intişarı hakkında beni çok mesrur eyledi ve kahraman Tahirî’nin yine bu ehemmiyetli işte çalışması için buraya gelmesi, beni şiddetle dünyaya bakmağa sevk etti. Kalben dedim: Mâdem kardeşlerim bu derece istiyorlar, çâresini arayacağız. Gecede kalbime geldi ki: İki ehemmiyetli sebebden, inâyet-i İlâhîye tam serbestiyet ve eski harflerle tamamını tab’etmek tam müsaade etmiyor.

Birinci sebep: “İmam-ı Ali’nin” (R.A.) işaret ettiği gibi perde altında her müştak, kendi kalemi ile veyahud başka kalemi çalıştırmasiyle büyük bir ibadet ve âhirette şehidlerin kaniyle racihâne müvazene edilen mürekkep ile mücahede hükmündeki kitabetle envar-ı îmanı neşretmektir. Eğer tab’edilse, herkes kolayca elde ettiği için, kemâl-i merakla ona çalışamaz, bilfiil neşrine hizmet vazifesini kaybeder.

İkinci sebep: Risâle-i Nur’un mühim bir vazifesi, Âlem-i İslâmın ekseriyet-i mutlakasının yazısı ve hattı olan huruf-u arabiyeyi muhafaza etmek olduğundan, tab’ yoliyle işe girişilse, şimdi ekser halk yalnız yeni hurufu bildikleri için, en çok risâleleri yeni hurufla tab’etmek lâzım gelecek. Bu ise Risâle-i Nur’un yeni hurufa bir fetvası olup şâkirdleri de o kolay yazıyı tercih etmeğe sebeb olur. Onun için, şimdiye kadar pek çok müstehak ve lâyık iken, Risâle-i Nur’a serbestiyet verilmemişti. Lillâh-il-hamd, şimdi hakîkatlarının kuvvetiyle serbestiyeti kazandı. Hattâ eski harfle tab’ yasak iken, “Âyet-ül Kübrâ’yı” bize teslim ettirip bir kerâmet-i ekber gösterdi.

Biz şimdi gâyet mühim ve herkese lâzım “Meyve” ile “Hüccet-ül Baliğa’yı” ikisi bir cild olarak yeni hurufla tab’etmek için Tahirî ile İstanbul’a gönderdim. Yalnız “Meyve’nin” Onuncu ve On birinci Mes’elelerini vakit bulamayıp tashihsiz ona verdim. Şayet tab’edilse, o iki mes’eleyi tam tashih edip ona gönderirsiniz.

Hem o iki risâle; dâhilde, ya hariçte, aşikâre veya gizli, İstanbul’da veya dışarıda eski harflerle tab’etmek lâzımdır.

Hem “Mu’cizat-ı Kur’âniye” zeyilleriyle ve “Mu’cizat-ı Ahmediye” (A.S.M.) dahi zeyilleriyle beraber ikisi bir cild içinde eski harflerle imkân dâiresinde ya İstanbul veya başka yerde eski harflerle, tevafuklu “Hizb-ün Nuriye,” “Hizb-ül Kur’ân” gibi tab’etmesine çalışmak lâzımdır ki; “Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân’ın” göze görünen tevafuk mu’cizesinin muhafaza ile tab’edilmesine mukaddeme olsun. Fakat teenni ile, meşveret ile, ihtiyat ile bu kudsi mes’eleye çalışmak lâzımdır.

Ses Yok