Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 83 | 177
(176-177)

Hem şâkirdlerin erkân-ı mühimmesinden dört zat, aynı mes’eleye iştirak edip imza basmışlar. Ben de bu garîb tevafukun hatırı için, mesleğime muhalif olan senâkârane mektubu kabul edip ta’dil ederek “Lâhika”ya geçirdim ve size de müsveddesini gönderdim.

İkinci Tevafuk: Ben, gece “Asa-yı Musa Risâlesi”ni yazanları düşündüm ve yeni mektublarda o noktada bahis aradım. Bu ağır kışda ve arasıra bana münafıkların ilişmeleri, bunlara fütur vermek ihtimali var. Bu yazıcılara bir kamçıyı teşvik lâzım. Nasıl ki Hasan Feyzi ve Halil İbrahim’in edîbâne iki tarifnameleri çokları yazıya teşvik ile sevkettiler diye bir teşvik vesilesini aradım. Birden, sabahta benim ölümümü mevzu yapan ve şâkirdleri korkutan ve sa’yde ve yazıda acele etmelerine medâr o mektubu aldım, dedim: İbrahim Halilin sadakatı, kerâmet derecesine çıkmış.

Saniyen: Feyzi ve Eminin mektubu, benim çok endişelerimi izale etti. Evet, bu iki kardeşimizin sadakatları ve hizmetleri ve Risâle-i Nur’a sahabetlerinin çok ehemmiyeti var. Ve hapishânede dokuz ayda, dokuz sene kadar kıymetdar hizmet eden Hilmi ve Sadık ve İhsan ve Beşkardeş nâmında Risâle-i Nur’a kalemiyle çok hizmet eden ihtiyar Tahsin gibi; ve Feyzi ve Eminin mektubunda işâret edilen umum o civarda çok alâkadar olduğum kardeşlerimin hizmet-i Nuriyede devamları, beni sürurla ağlattırdı. Fakat öz kardeşim Abdülmecid beni çok merak ediyor; görüşemediğim buranın müftüsünden, hâlimi anlamağa çalışıyor. Bundan sonra Feyzi ve Emin’in üçüncüsü Abdülmecid olsun. Safranbolu kahramanlarından aldıkları lüzumlu mektubları ona da göndersinler.

Hem, benim tarafımdan ona yazsınlar ki: Eski Said’in birinci talebesi bulunduğun gibi, yeni Said’in dahi Hulûsi ile beraber yine birinci safda talebelerisiniz.

Hem benim hakkımda musîbet ve fena haberleri aldığı vakit, merhum pederim Mirza (R.H.) gibi olsun, merhume validem Nuriye (R.H.) gibi olmasın. Çünkü eski zamanda, dağdağalı hayatımda hakkımda acib havadisler peder ve valideme ihbar ediliyordu. “Sizin oğlunuz öldü veya vuruldu veya hapse girdi” gibi fena haberleri babam işittikçe, keyifleniyordu, gülüyordu. Derdi: “Mâşâallah.. oğlum yine bir ehemmiyetli iş, bir kahramanlık göstermiştir ki, herkes ondan bahsediyor.” Validem ise, onun süruruna karşı şiddetle ağlıyordu. Sonra zaman, babamın haklı olduğunu çok def’a gösteriyordu.

Ses Yok