Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 91 | 184
(184-185)

Demek, şimdiye kadar bana garazla işkenceli sıkıntıları verdiren, en başda o imiş. Her ne ise.. siz, meşveretle ne lâzımsa yaparsınız. Fakat ihtiyatla, telâşsız, velveleye vermemek lâzım.

Saniyen: Bu def’a görüşmediğim buranın korkak müftüsü vasıtasiyle, Hulûsinin Kars’dan bir mektubunu biraderzâdem Nihad’ın mektubiyle aldım. Elhak o kardeşimiz, dâima fevkalâde sadakatını ve Nurlara kuvvetli alâkasını muhafaza ediyor. Ma’nidar bir tevafukdur ki, bilmediğim halde, Nihad’ın orada bulunması ihtimaliyle, Sabri’ye ait fıkrada demiştim ki: “Nihad Kars’da ise, Hulûsî ile görüşür” meâlinde burada söylediğim ve sonra size yazdığım aynı zamanda, o ikisi şimdiye kadar sükût ettikleri halde, beraber bana mektub yazıyorlar.

Salisen: Re’fet kardeşimizin kemâl-i sadakât ve alâkasını ve Hulûsî gibi Nurların bir kumandanı olduğunu gösteren mektubu, Hulûsî’nin mektubunu aldığım zamanına tevafuku, lâtif ve sürurlu oldu. O ikisi “Lâhika”ya girsin ve Re’fet’in ma’sûmlara Kur’ân okutması ve kendisi “Lem’alar” ile, yazmak ve okumakla meşgul olması ve benim hastalığımın şifasına o ma’sûmlarla dua etmeleri, bir merhem gibi hastalığıma ferah ve hiffet verdi.

Ve Rabian: Yazıda merhum Asım’a benziyen Yakub Cemâl’in hayatta olduğunu; ve hayatta ise Nurlar ile, o güzel kalemi ile hizmet ediyor mu bilemediğim için, çok def’a hazinane ve müteessifane düşünüyordum. Hadsiz şükür olsun ki; hem hayatta, hem Nurlarla hizmette, hem sadakatta olduğunu gösteren bir mektubunu aldım, Elhamdülillâh dedim.

* * *

(91)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Yüz def’adan ziyâde, gâyet kıymetli bir hakîkat-ı îmaniye bana görünüyor. Te’lif zamanı tamam olması hikmetiyle, ne kadar çalışdım o çok ehemmiyetli hakîkatı avlıyamadım. Vazıhan ifade ve ihsas etmek için bekledim, muvaffak olamadım. Şimdi gâyet kısa bir işâretle, o çok geniş ve çok uzun hakîkattan kısacık bahsedeceğim.

Ses Yok