Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 108 - 109 | 206
(206-206)
(108)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bu şuhur-u mübârekede, Nurcuların, şirket-i ma’nevîyesine İnşâallah pek çok kudsi servet girecek. Herbir Nurcu, binler lîsanla ve yüzer kalemle çalışacak gibi kâr kazanacak. Ve bu mübârek ve çok bereketli aylarda beş tarzda ibâdet sayılabilen kalemle “Zülfikâr (Mu’cizat) Mecmûası”na hizmet edenler, tam bahtiyardırlar. Fakat yazıdan ziyâde, sıhhatine dikkat etmek lâzım ve elzemdir. Bu gün de tatlı iki ma’nidar tevâfuku gördüm. Kanaatım geldi ki; benim bugünlerde zahmetler içinde “Asa-yı Mûsa” tashihinde sıkıntılarıma mukabil, inâyet-i İlâhîyye ücretimi ve tâyinatımı şirin bir sûrette veriyor.

Birisi: Kahraman Tahirî’nin teberrük olarak getirdiği tatlı lokmalar, acib bir bereketle, her gün ikişer üçer yediğim halde bitmiyordu. Hayret ederdim. Bu gün -âdetimle- iki alacaktım; bakdım yalnız iki tane kalmış, iktisad için birisini aldım. Aynı saatte, Hıfzı’nın iki ma’sûm evlâdının, bir kutu içinde yazdıkları nüshalar altında şekerden, ekmekden, aynen Tahirî’nin lokmaları gibi; hem onun mikdarında elime verildi. Ben, bu tatlı tevafuktan zevk alırken, dünkü gün aynı saatte çok hararetim vardı, çok su içiyordum. Canım, üryani erik hoşafı istedi. Ben bilmiyordum, unutmuştum; şiddetli bir arzu ile hararetimi teskin edecek eskide alıştığım ve çok istimal ettiğim üryani erik, bir kutu içinde ve Âsiye’nin has arkadaşlarından Nurcu Şerife Hanım’ın şekeriyle elime verildi. Ben de bu çok tatlı tevafukun hatırı için hem ma’sûmların, hem onların teberrüklerini yüz misli kadar kabul ettim. Umumunuza binler selâm.

* * *

(109)

Aziz, Sıddık, Sarsılmaz, Usanmaz, Çekinmez, Çekilmez Kardeşlerim!

Evvelâ: “Bu yaz, derd-i maişet cihetiyle ve bu şuhûr-u selâse, ibâdet haysiyetiyle bir derece Nurların kitabetine fütur verebilir” diyenlere beyan ederiz ki: Bilâkis, yazmağa şevk verir.. ve vermek gerektir.

Ses Yok