Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 152 | 248
(247-248)

Birisi: Bir derece dar bir dâirede bir nur gösterilmişti; geniş bir dâirede ma’na verip, kırk sene evvel “Bir nur göreceğiz” diye müjde veriyordum. Hattâ hürriyetten evvel, eski talebelerime de o müjdeyi mükerrer söylüyordum. Zannederdim ki; geniş siyaset dâiresinde olacak halbuki bu memleketin en ziyâde muhtaç olduğu îmanî ve İslâmî ve hayat-ı içtimaiye-i İslâmiye dâiresinde Risâle-i Nur’u göreceksiniz diye hakîkattan bana ihtar edilmiş; bir hiss-i kablelvuku ile musırrane ve tekrar ile ben de haber veriyordum, o hak ve hakîkatlı mes’elenin sûretini değiştiriyordum.

İkincisi: Şeair-i İslâmiyeye ve siyaset-i İslâmiyeye darbe vuranlar on iki, on üç, on dört, on altı sene zarfında büyük darbeler yiyecekler diye bana ihtar edildi. Evvelki mes’elenin aksine olarak, geniş dâirede vukubulan o hadisatı ve büyük cemaatlere gelen o tokatları, küçük bir dâirede şahıslara gelecek tokatlar sûretinde ma’na vermiştim ki, tam aynen iki dâirede, hem küçük, hem büyük on iki sene sonra en müdhişi dünyayı terkettiği gibi büyük dâirede de onun gibi dehşetli cemaatler; on iki, on üç, on dört, on altı tarihlerinde aynı tokatları yediler ve yiyecekler diye ihtar edildi. Ben te’vilim ile bu büyük dâireyi yalnız küçükde tatbik ettiğim gibi; evvelki nur mes’elesinde de bilakis küçük dâireyi ve sırf îmanî hadise-i Nuriyeyi pek geniş dâire-i siyasiyede te’vilimle ma’na vermiştim. Onun için, Sırr-ı ’yı herkes birden anlamaz. Hem şahsî isimleri böyle mesail-i ilmiyeye girmemek lâzım olduğundan, o risâle hattâ on üç senedenberi elime geçmediğinde isabet var; kardeşlerim dahi onu merak etmesinler. Biri eğer çok merak etse, o Sırr-ı ’nın başında “şimdiki saniyen” ile başlıyan fıkrayı ve “Lâhika”da geçen aynı mes’eleye dâir fıkrayı okumak lâzımdır, yoksa hiç bakmasın. O ikinci Harb-i Umumi ve o dehşetli şahsın dünyadan gitmesiyle ve şimdi de onun mesleği geri çekilmesi ve bir kısmı o mesleğin aksine din lehinde resmen çalışması ve ehl-i îmanın istibdad-ı mutlakadan bir derece kurtulması ve az bir te’vil ile o risâleciğin verdikleri haber aynı tarihlerde vukubulması, o surenin bir lem’a-i i’cazıdır. Fakat heyecanlı te’villerim perde çekmişti, hakîkat gizlenmiş.

* * *
Ses Yok