Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 172 | 268
(267-268)

Medrese-i Nuriye kahramanlarından ve o medresenin üstad-ı mübâreki merhum Hacı Hâfız’ın mahdumu ve vârisi Hâfız Mehmed’in, o medresenin umum şâkirdleri nâmına yazdığı mektubunda “Nurla iştigalin, ölümden başka her belâya, hastalıklara bir ilâç olduğu gibi; dehşetli ölümü de, Cennetin kapısı gösterip, ehl-i îmanı heyecanla şevke getiriyor.” diye fıkrası hakîkat olduğuna pek çok hadiseler var. Ma’sûm mahdumu da hâfızlığa başlaması.. İnşâallah muvaffak olacak; ceddinin ve pederinin mübârek hafızlık ünvanlarını dâimleştirecek.

Medrese-i Nuriyenin elmas kalemli kahramanlarından Mustafa Yıldız’ın, sûreten kısa ve ma’nen uzun ve kıymetli mektubunda, medrese-i Nuriyenin kahramanlarına havale edilen “Sikke-i Gaybiye”nin yağlı kağıda yazılmasını, üç dört hüdhüdün ma’nen alkışlaması gösteriyor ki; İnşâallah “Sikke-i Gaybiye” medrese-i Nuriyede parlak bir tarzda çıkacak ve güzel fütuhat yapacak.

Kahraman Tahir’in gönderdiği kısa münacat, sıhhatlıdır. Fakat yalnız başdaki kısmın tercümesi var. Şimdi tam tercüme etmeğe halim müsaade etmiyor.. aynen yazılsın. Bu kısacık münacaat gösteriyor ki; enaniyet-i nefsiye ve hissiyat-ı hayatiye, Risâle-i Nur’un te’lifi zamanında hükmetmemişler, Nurların ihlâs ve sâfiyetini bulandırmamışlar. Eski Harb-i Umûmîde, dâima şehid olmağa muntazır olduğumdan, “İşârât-ül İ’caz Tefsiri” tam, hâlis yazıldığı gibi; bu münacattaki tam rabıta-i mevtin kuvvetli tezahürü dahi; Nurların safi ve hâlis bir mahiyet almasına vesile olmuş. İnşâallah; hissiyat-ı nefsaniye karışmamış.

Nurların, birinci medresesi olan ve ben ruhen çok alâkadar olduğum Barla’nın ehemmiyetli genç şâkirdlerinden, aynen Denizli’den bana gelen Ahmed gibi, Mehmed gibi; bir Ahmed ve Mehmed buraya geldiler ki; o eski zamanda en ziyâde alâkadar olduğum ve bana sekiz sene sadakatle hizmet eden muhacir Hâfız Ahmed, Mustafa Çavuş hesabına; merhum Mustafa Çavuş’un mahdumu Ahmed, merhum pederi hesabına; ve berber Mehmed ise, kayınpederi merhum muhacir Hâfız Ahmed bedeline ve Barladaki Nur Şâkirdleri nâmına yanıma geldiler. Hakîkaten ben, Barla’ya ve o zamana gitmiş kadar sevindim. Maşâallah Barla, birinci medrese-i Nuriye olduğunu hissetmeğe başlamış. Ciddi bir intibah, bir alâkadarlık gösteriliyor. Hattâ eskiden “Onuncu Söz”ü tab’eden Hacı Bekir, benim orada oturduğum odayı, herbir masrafını deruhte edip, satmaktan menetmiş. Nur şâkirdlerinin bir misafirhânesi hükmünde muhafaza edilmesini Barla’ya haber göndermiş.

Ses Yok