Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 173 | 270
(269-270)

Düştüğünde etrafındaki ağaçları devirmiş ve otuz kadar büyük çukurlar husule getirmiş. Tedkik edilen parçalarında; demir, çelik ve başka maddeler, karışık olarak mizansız bulunmaktadır.

İşte resmî gazetelerin kat’i verdikleri bu haber, bin üç yüz altmış sene evvel Sure-i Fil’in mu’cizane


cümlesi ile, bin üç yüz elli dokuz tarihinde dünyayı dine tercih eden ve dinsizliği esas tutan, bir nevi medeniyet hesabına beşeri yoldan çıkaranların başlarına, ebabil kuşları gibi, semavi tayyarelerden bombalar başlarına inecek.. Ve semavî taşlar yağdırmasına mukaddemesi olacak diye haber veriyor.

Ve aynen bin üç yüz altmış tarihini gösterip, dalâletin cezası olarak kavm-i Lûtun başına gelen ahcar-ı semaviyeyi andıran semavî taşlar o tarihlerden sonra geleceğini haber verip tehdid ediyor. Ve Risâle-i Nur’un Sure-i Fil nüktesine ait beyânatı içinde hâşiyeli bu cümle var: “Evet, bu tokatlardan pürşer beşer, şirkten, şükre girmezse ve Kur’âna tarziye vermezse, melâike elleriyle de ahcar-ı semaviye başlarına yağacağını bu sure bir ma’na-yı işarî ile tehdid ediyor.”

İşte bu fıkra doğrudan doğruya bu taşlara işareti olmasına iki emare var.

Birincisi: Şimdiye kadar gelen semavî taşlar bir iki karış oldukları halde, böyle yirmi beş metre uzunluğunda ve on metre genişliğinde dağ gibi taşlar, elbette semavatın dinsizliğe karşı bir alâmet-i hiddetidir.

Sure-i Fil mu’cizane ona bakması, onun tefsiri, ona işaret etmesi, hakîkattır. O hadisenin o ihbara liyakatı var. Çünkü emsalsizdir.

İkinci emaresi: Bütün zemin yüzünü ve nev-i beşeri tehdit eden dehşetli bir dinsizliğin merkezlerine gelmesidir. Ve dinsizler bunu hissetmişler ki; küçücük hâdiseleri ehemmiyetle neşrettikleri halde, bir iki aydır bu acib dehşetli hâdiseyi, ellerinden geldiği kadar şa’şaalandırmamağa çalışmışlar.

* * *
Ses Yok