Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 291 - 292 | 384
(384-384)
(291)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Dünkü suâle benzer, kırk sene evvel olmuş bir suâl ve cevabı size hikâye edeceğim. O eski zamanda, Eski Said’in talebeleri üstadlariyle şiddet-i alâkaları fedâilik derecesine geldiğinden, Van, Bitlis tarafında Ermeni komitesi, Taşnak fedâileri çok faaliyette bulunmasiyle Eski Said onlara karşı duruyordu, bir derece susturuyordu. Kendi talebelerine mavzer tüfekleri bulup medresesi bir vakit asker kışlası gibi silâhlar, kitaplarla beraber bulunduğu vakit, bir asker feriki geldi, gördü dedi: “Bu medrese değil, kışladır.” Bitlis hâdisesi münasebetiyle evhama düştü, emretti: “Onun silâhlarını alınız.” Bizden ellerine geçen on beş mavzerimizi aldılar. Bir-iki ay sonra harb-i umumî patladı. Ben tüfeklerimi geri aldım. Her ne ise...

Bu haller münasebetiyle benden sordular ki: “Dehşetli fedâileri bulunan Ermeni komitesi sizden korkuyorlar ki; siz Van’da Erek Dağına çıktığınız zaman, fedâiler sizden çekinip dağılıyorlar, başka yere gidiyorlar. Acaba sizde ne kuvvet var ki öyle oluyor?”

Ben de cevaben diyordum: “Mâdem fâni dünya hayatı, küçücük ve menfi milliyetin muvakkat menfaati ve selâmeti için bu hârika fedakârlığı yapan Ermeni fedâileri karşımızda görünürler. Elbette hayat-ı bâkiyeye ve pek büyük İslam milliyet-i kudsiyesinin müsbet menfaatlerine çalışan ve “Ecel birdir” îtikad eden talebeler, o fedâilerden (Hâşiye) geri kalmazlar. Lüzum olsa o kat’i ecelini ve zâhirî birkaç sene mevhum ömrünü, milyonlar sene bir ömre ve milyarlar dindaşların selâmetine ve menfaatine tereddütsüz, müftehirâne fedâ ederler.

Said Nursî

------------------------------------------------------
(Hâşiye): Kardeşlerim nâmına âcizane diyorum ki: lüzum olursa, İNŞAALLAH çok ileri geçeceğiz. Bizler dinde olduğu gibi kahramanlıkta daecdadımızın vârisleri olduğumuzu göstereceğiz.

* * *

(292)


Aziz, Sıddık, Vefâdar ve Şefkatli Kardeşlerim!

İki gündür hem başımda, hem âsâbımda te’sirli bir nezle ağrısı var. Böyle hâllerde bir derece dostlarla görüşmekten teselli ve ünsiyet almağa ihtiyacım içinde acib tecrid ve yalnızlık vahşeti beni sıktı. Böyle bir nevi şekva kalbe geldi: “Neden bu tâzib oluyor, hizmetimize fâidesi nedir?”

Ses Yok