Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 296 - 297 | 388
(388-388)
(296)

Evvelâ: Hakkımda gazete münâsebetiyle şimdi ihtâr edildi ki: Rus’un cebbar bir kumandanı, gösterdiği izzet-i îmaniye karşısında hiddetini bırakıp tarziye verdiği halde... Risâle-i Nur’un gâyet kuvvetli, şahsımın yüz derece fevkinde hâlîsane salâbet-i îmaniye derslerini gören resmî me’murlar kalben insafa gelmezler ve inâdında devam etseler; elbette cehennemden başka hiç bir ceza onları temizlemez. Muvakkat bir ömürde bu azîm hatânın cezası yerleşmez. Çünkü, bir yağ bozulsa, daha yenilmez. Süt, yoğurt gibi değil. İnşâallah Nurlar onların çoğunu bozulmadan kurtarmış.

Sâniyen: Mehmed Feyzi Bedriye’ye yazsın ki, ben onun mektubunda bulunan bütünleri duâma dâhil ediyorum, onlar da bana duâ etsinler.

Said Nursî


* * *

(297)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Medâr-ı ibret ve hayret iki esaretimde şahsıma karşı bir muameleyi beyân etmek ihtar edildi. Şöyle ki:

Rusya’da Kosturma’da doksan esir zabitlerimizle beraber bir koğuşta idik. Ben o zabitlerimize ara sıra ders veriyordum. Bir gün Rus kumandanı geldi, gördü, dedi: “Bu Kürd, gönüllü alay kumandanı olup çok askerimizi kesmiş. Şimdi de burada siyasî ders veriyor. Ben yasak ediyorum, ders vermesin.” İki gün sonra geldi, dedi: “Mâdem dersiniz siyasî değil, belki dinîdir, ahlâkîdir; dersine devam eyle.” izin verdi.

Ses Yok