Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 331 | 416
(416-416)

(331)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Hem sizin, hem bu memleketin, hem âlem-i İslâm’ın mühim bayramlarının mukaddemesi olan, bu memlekette şeâir-i İslâmiyenin yeniden parlamasının bir müjdecisi olan Ezan-ı Muhammedî’nin (A.S.M.) kemâl-i ferahla on binler minarelerde okunmasını tebrik ediyoruz. Ve seksen küsur sene bir ibâdet ömrünü kazandıran Ramazan-ı Şerif’teki ibâdet ve dualarınızın makbuliyetine “Âmîn!” diyerek rahmet-i İlâhîyeden herbir gece-i Ramazan bir Leyle-i Kadir hükmünde sizlere sevab kazandırmasını niyaz ediyoruz. Bu Ramazan’da, şiddetli za’fiyet ve hastalığımdan tam çalışamadığıma, sizlerden ma’nevî yardım rica ederim.

Sâniyen: Benim son hayatımı Isparta havalisinde geçirmek büyük bir arzumdur. Ve Nur Efesinin dediği gibi demiştim: “Isparta, taşıyla toprağıyla benim için mübârektir. Hattâ yirmibeş senedenberi beni işkence ile tâzib eden eski hükümete kalben ne vakit hiddet etmişsem, hiçbir zaman Isparta hükümetine hiddet etmeyip o mübârek vatandaki hükümetin hatırı için ötekileri de unutuyordum. Husûsan oradaki eski tahribatı tamirata başlayan hakîki vatanperverler olan Demokrat nâmında hamiyetli Ahrarlar, yâni hürriyetperverler, Nur ve Nurcuları takdir etmelerine çok minnetdarım. Onların muvaffakıyetine çok dua ediyorum. İnşâallah o Ahrarlar, istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyyeye vesile olacaklar.

Sâlisen: Bayramdan bir mikdar sonraya kadar burada kalmaklığımın bir sebebe binaen lüzumu var. Bir-iki ay sonra Medreset-üz-Zehra erkânlarının kararıyla ve İstanbul ve Ankara üniversitelerindeki genç Said’lerin de muvafakatıyla nereyi benim için münasib görürseniz orayı kabul edeceğim.

Ses Yok