Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 380 | 467
(466-467)

Biz de telâş ediyoruz ki dâhilî, gizli dinsizler ve komünizm hesabına çalışan hainler bu vaziyetten istifade etmemeleri için bu gelecek hakîkatı sizlere beyân etmeye hamiyyeten mecbûr oldum. O hakîkat da budur ki:

Demokrat dindar milletvekillerine bir hakîkatı ihtar:

Bugünlerde hastalığım itibariyle kışın pek şiddetli hiddetine tahammül edemedim. Çok tecrübelerimle, umûmî bir hatanın neticesinde hava ile zemin zelzele ile ve fırtına ile gadab-ı İlâhî’yi haber vermek nevinden hiddet ediyorlar gibi âdete muhalif bir vaziyet gösterdiler. Ben de bundan bir ma’nevî fırtınaya alâmet hissettim. Kalbime geldi ki: “Acaba yine İslâmiyet ve hakâik-i îmaniye zararına bir hata-yı umûmî mi meydana geldi?” Adetim olmadığı halde ve dünya siyasetini terk ettiğim halde bu nokta için sordum: “Ne var? Cerideler ne haber veriyorlar?”

Bana dediler ki “Din propagandasını yapan dindarların serbestiyet kanunu geri kalmış. Fakat solcular hakkındaki kanunu ta’cil edip tasdik etmişler.”

Kalbime geldi ki: Bu vatan ve İslâmiyet’in maslahatı, her şeyden evvel dindarların serbestiyeti hakkındaki kanunun hem ta’cil, hem tasdik ve hem de çabuk mekteblerde tatbik edilmesi elzemdir. Çünkü bu tasdik ile Rusya’daki kırk milyona yakın Müslümanı, hem dört yüz milyon âlem-i İslâmın ma’nevî kuvvetini bir ihtiyat kuvveti olarak bu vatana kazandırmakla beraber komünistin ma’nevî tahribatına karşı şimdiye kadar Rus’un Amerika ve İngiliz’e karşı tecavüzünden ziyâde bin senelik adavetinden dolayı en evvel bize tecavüz etmesi adavetinin muktezası iken, o tecavüzü durduran, şübhesiz hakâik-i Kur’âniye ve îmaniyedir. Öyle ise bu vatanda her şeyden evvel o acib kuvvete karşı hakâik-i Kur’âniye ve îmaniyeyi bilfiil elde tutup dinsizliğin önüne kuvvetli bir Sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî yapılması lâzım ve elzemdir. Çünkü dinsizlik Rus’u, şimdiye kadar yarı Çin’i ve yarı Avrupa’yı istila ettiği halde; bize karşı tecavüz ettirmeyip tevkif ettiren, hakâik-i îmaniye ve Kur’âniyedir. Yoksa Ruslar’ın tahribat nev’inden ma’nevî kuvvetlerine karşı adliyenin binden birine maddî ceza vermesiyle; serserilere ve fakirlere, zenginlerin malını peşkeş çeken ve hevesli gençlere ehl-i namusun kızlarını ve ailelerini mübah kılan ve az bir zamanda Avrupa’nın yarısını elde eden bir kuvvete karşı, ancak ve ancak ma’nevî bombalar lâzım ki, o da hakâik-i Kur’âniye ve îmaniye atom bombası olup o dehşetli solculuk cereyanını durdursun. Yoksa adliye vasıtasiyle yüzden birine verilen maddî ceza ile bu küllî kuvvet tevkif edilmez.

Ses Yok