Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 383 | 473
(473-473)
(383)

Üstadımız diyor ki:

“Yirmi sekiz sene zarfında hükümetin resmî adamlarından bana rast gelenler, hep sıkıntı verdikleri halde, zabıtanın bana hiç sıkıntı vermediği gibi, ba’zı himayetkârane vaziyeti göstermelerinin hikmetini şimdi izhar ediyorum ki: Nur Talebeleri ve Risâleleri, ma’nevî bir zabıta hükmünde âsâyiş ve emniyeti muhafazaya -hem kudsî bir şekilde- çalıştıkları ve herkesin kalbinde nasihatlariyle îman cihetinde bir yasakçı bıraktıkları tahakkuk etmiş. Zabıta bunu ma’nen hissetmiş ki, bize her vakit dost göründü. Bunun sırrı budur ki:

Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsiyle, yüzde doksan ma’sûma zarar gelmemek için on câni yüzünden âsâyişi bozmaya çalışanları men ediyorlar. Birisinin günahı ile başkası mes’ul olamaz. Bu sırra binaen şimdi âsâyişi bozmağa çalışan ma’nevî, dehşetli kuvvetler mevcud olduğu halde; Fransa, Mısır, Fas, İran gibi yerlerden daha ziyâde bu mübârek memlekette çalışıldığı halde emniyet ve âsâyişi bozamadıklarının en büyük sebebi, altı yüz bin Nur nüshaları ve beş yüz bin Nur Talebeleri, zabıtaya bir ma’nevî kuvvet olarak o ma’nevî tahribata karşı dayandıklarını zabıta ma’nen hissetmişler ki, yirmi sekiz seneden beri resmî me’murlara muhalif olarak Nurlara insâfkârane ve merhametkârane vaziyet gösteriyorlar.”

Hem Üstadımız diyor ki:

“Ben derim: Bu zamanda hocalardan hattâ sofilerden ziyâde zabıta efradı ehl-i takva olup, kebairden kendilerini muhafaza ve feraizi yapmasını vazifeleri iktiza ediyor. Ve ona ihtiyac-ı şedid var. Tâ ki karşısındaki ma’nevî tahribatçılara karşı, âsâyiş ve emniyet-i umûmîyeye ait vazifelerini tam yapabilsinler.”

Üstadın Hizmetindeki Nur Talebeleri


* * *
Ses Yok