Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 416 | 557
(556-558)

Birincisi: Risâle-i Nur’dan Sikke-i Tasdik-i Gaybî Mecmuasında yazılan kat’i, yüzer işârâtın ve emaratın delâletiyle ve çok hâdiselerin o delâleti tasdiki ile sabit olmuş ki: Risâle-i Nur, ma’nevî tahribata ve anarşilik ve bolşevizm, tabiiyyun ve maddiyyûnluğa ve şükûk ve şübehata ve küfr-ü mutlaka karşı bir sedd-i Kur’ânî hizmetini bihakkın îfa etmesiyle bu vatanı bu tehlikeli dünya fırtınası içinde muhafazaya bir vesile olduğu ve bir sadaka-i makbule hükmüne geçip İkinci Harb-i Umûmî’nin belâsına ve başka memleketlerde vuku’ bulan belâların bu memlekete girmesine mümanaatla ma’nevî bir siper teşkil ettiği bedahetle aşikâr olmuştur. Bu müddeayı Risâle-i Nur’a nazar eden en muannid feylesoflar da tasdik etmeye mecbûr kalmışlardır. İşte o Risâle-i Nur beşyüz bin talebesiyle ve altıyüz bin nüshasiyle herkesin kalbinde îman dersiyle bir yasakçı bırakıp âsâyişi te’min etmekle,


Yâni: Birinin günahiyle başkası mes’ul olamaz diye olan Kur’ânın bir kanun-u esasîsini tatbike çalışmasiyle ve milyonlarla okuyanlar içinde hiçbiri onu okumaktan zarar görmemesiyle bu zamanda bir mu’cize-i Kur’âniye ve bu vatan ve millet için bir vesile-i def’-i belâ olduğu isbat edildiği halde; ve yirmi beş seneden beri gizli, ifsadçı, anarşi hesabına çalışan komiteler desiseleriyle mahkemeleri aleyhine sevkedip çalıştıkları ve beş vilâyette beş büyük mahkeme Risâle-i Nur’un eczalarını inceden inceye tedkik edip medâr-ı mes’uliyet bir tek nokta bulamayıp beraat verdikleri ve sonra da yirmi yerde yirmi adliye ayrıca alâkadar olup, (mûcib-i mes’uliyet bir cihet olmadığından) suç yok diye karar verdikleri ve Afyon Mahkemesi de iki def’a iadesine karar verdiği halde risâlelerin iadesini ve tamam intişarını iktiza eden kanunî, hukukî esbab-ı mûcibe mevcud iken, beş senedenberi gizli komitelerin aldatmaları ve desiseleriyle ve bahânelerle Afyon Mahkemesinde beş senedir o mübârek risâlelerin sâhiblerine teslimi te’hir edilmektedir. Halbuki: Büyük emniyet dâirelerince, zâbıtaca sabit olduğu gibi, yüz binler Nur talebelerinde ve yüz binler Nur nüshalarında hiçbir zarar, bir vukuat görülmemesi, kaydedilmemesi gösteriyor ki, Risâle-i Nur âsâyişin temel taşına hizmet eden bir sadaka-i makbule hükmündedir. Maddî ve ma’nevî tehlikelerden bu memleketi muhafazaya vesile olduğu tahakkuk eden bir hakîkat-ı Kur’âniyedir.

Ses Yok