Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 442 | 594
(593-594)

Rusya’ya esir düştüğünde, doksan kadar esir zâbit kendisinin dinî derslerini şevkle dinledikleri halde, üsera kampında Tatarların küçük hâlî bir câmiinde bir yer bularak orada yalnızlığa çekildi. İstanbul’da Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye a’zalığı gibi cazib ve şaşaalı bir hayat içinde iken, Yuşa Tepesi’nde kimsesizliği tercih etti. Van’a döndüğünde pekçok eski ve yeni talebeleri arasında sürurlu bir ömrü istemeyerek Erek Dağı’ndaki bir mağaraya kapandı. En son def’a, otuz senede gördüğü emsalsiz zulümlerin neticesi olarak hapishânelere gönderildiği zaman, kanunen tecrid müddeti on beş gün olmasına rağmen, yirmi ay ve hattâ bütün hapis müddetince tecrid-i mutlakta tutulduğu halde kimseye şekva etmedi.

Bütün bu haller gösteriyor ki: Üstadımızın fıtratında inziva dâima hüküm sürmüştür. Fakat ihtiyarlığında pekçok yardıma, hizmete, sohbete muhtaç olduğu bir vakitte bunun devam etmesi için, bir nevi hastalık haleti verilmiş. Beş dakika konuşsa; şiddetli bir hararet başlıyor, sesi çıkmıyor. Hattâ Şafiî Mezhebinde olduğu için namazda Fatiha’yı kendisi işitecek derecede okuması lâzım gelirken, hastalık sebebiyle sesi çıkmadığından, Mezheb-i Hânefî’yi takliden namazlarını edâ ediyor. Bu hastalığına dâir, iki mühim doktorun iki raporu var. İstenilirse gösterilecektir.


Hâşiye: Üstadımızdan sorduk: Neden Risâle-i Nur’un şaşaalı intişarı ve düşmanların dahi mağlûp olup dostane vaziyet aldıkları bir zamanda insanlarla görüşmüyorsunuz?

Cevaben dedi ki: “Benim ile görüşmek isteyenler, ya muarızdır veya dosttur. Dost olsa, Risâle-i Nur’un yüz binler nüshası benim bedelime tam konuşuyor. Bana kat’iyyen ihtiyaç bırakmamış. Görüşmek isteyen muarız olsa, bu otuz sene zarfında pekçok mahkemeler ve ehl-i vukuflar tedkik ettikleri halde, ne Nur Risâlelerinde ve ne de Nur Talebelerinde hiçbir suç bulamamışlar. Yirmi dört mahkeme “Risâle-i Nur’da suç bulamıyoruz” dedikleri; dört mahkeme de kat’iyyen umum Nur Risâlelerine beraat vererek kaziye-i muhkeme haline gelen kararlariyle bütün kitabları, mektubları sâhiblerine iade etmesi, benim bedelime muarızlara tam cevab veriyor. Bana ihtiyaç kalmamış. Eğer şahsî görüşmek istenilse, bütün Nur Talebeleri bir cihette bu biçâre Said’in dava vekilleri olduğu gibi, İstanbul’da ve Ankara’da avukatları bulunduğundan, isteyenler onlarla görüşebilir.”

Şiddetli hastalığı ve çok ihtiyarlığı için
zarurî işlerini gören hizmetkârları.

Ses Yok