Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 446 | 598
(598-598)

O sermaye Cenâb-ı Erhamürrâhimîn’e hadsiz şükür olsun ki; yetmiş küsur sene evvel o zamanın âdetine muhalif olarak kendim fakirliğimle beraber onların tayinlerini verdiğime bir ihsan ve lûtf-u Rabbânî olarak o zamandan elli altmış sene sonra Cenâb-ı Erhamürrâhimîn o örfî âdete muhalif kaidemi ma’nevî ve geniş Medreset-üz Zehra’nın hâlis ve nafakasını te’min edemeyen ve zamanını Risâle-i Nur’a sarfeden talebelerine aynen ve eski zaman ihsan-ı İlâhî neticesi olarak şimdi yanımızdaki sermaye onların tayınlarıdır ve tayinlerine sarf edilecek ve kaç senedir benim yaptığım gibi benim ma’nevî evlâtlarım, benim vereselerim aynen öyle yapmak vasiyet ediyorum.

İnşâallah tam Risâle-i Nur intişara başlasa; o sermaye şimdiki fedakâr, kendini Risâle-i Nur’a vakfeden şâkirdlerden çok ziyâde fedakâr talebelere kâfi gelecek ve ma’nevî Medreset-üz Zehra ve Medrese-i Nuriye çok yerlerde açılacak. Benim bedelime bu hakîkate, bu hâle ma’nevî evlâdlarım ve has ve fedakâr hizmetkârlarım ve Nur’a kendini vakfeden kahraman ve herkesce malûm kardeşlerim bu vasiyetin tatbikine yardımlarını rica ediyorum. Risâle-i Nur itibariyle bana hiç ihtiyaç kalmadığı için âlem-i berzaha gitmek benim için medâr-ı sürurdur. Siz mahzun olmayınız. Belki beni tebrik ediniz ki, zahmetten rahmete gidiyorum.

Çok hasta
Said Nursî


Evet, biz Üstadımızın bu vasiyetine şahidiz.

Emirdağ’lı Çalışkan, Mustafa Acet,
Safranbolu’lu Hüsnü, Ermenek’li Zübeyr,
Çoğul’lu Bayram


* * *

(446)

(Müdde-i umûmîler hakkında Üstadımızın garib bir hâlet-i ruhiyesini beyân etmek zamanı geldi.)

Bana dedi ki:

“Otuz kırk sene bu tazyikatımda, Hukukullah ma’nasında olan hukuk-u âmme nâmındaki vazifelerle muvazzaf olan savcılar ekser hapislerimde, nefyimde şiddetlerini gördüğüm halde onlara karşı bir hiddet, bir küsmek bana gelmiyordu.

Ses Yok