Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 60 | 38
(38-39)

İşte Bediüzzaman’ın uzun senelerden beri “Zındıklar Risâle-i Nur’a dokunmasınlar ve şâkirdlerine ilişmesinler. Eğer dokunurlarsa ve ilişirlerse, yakınında bekliyen felâketler, onları yüz def’a pişman edecek.” diye Risâle-i Nur ile haber verdiği yüzler hâdisât içinde işte zelzele eliyle doğruluğunu imza ederek gelen dört hakîkatlı felâket daha... Cenâb-ı Hak bize ve Risâle-i Nur’a taarruz edenlerin kalblerine îman, başlarına hakîkatı görecek akıl ihsân etsin. Bizi bu zindanlardan, onları da felâketlerden kurtarsın, âmin!”

Husrev


* * *

(60)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim ve Musîbet Arkadaşlarım!

Sizin içinizde mübârek âlimler ve âlicenap müdebbirler ve hâlis fedakâr şâkirdler bulunmasından büyük bir îtimad ile size güveniyordum ki; kuvvetli ve dessas ve kesretli düşmanlarımıza karşı vahdetinizi ve tesânüdünüzü muhafaza edeceksiniz diye istirahat ederdim, sizin ile meşgul olmazdım. Birkaç noktayı beyan etmek lüzum oldu.

Birincisi: Tahliyeniz uzamamak için ben, Ankara’ya bir şey gönderip mürâcaat etmiyecektim. Fakat mahkeme, mahrem ve gayr-i mahrem risâleleri ve eski ve yeni mektupları karıştırarak Ankara’ya gönderdiğinden, mecburiyetle, buradaki ehl-i vukuf gibi mahrem risâleleri esas ederek, oradaki ehl-i vukuf aleyhimize hükmetmemek için mahremlere, hususan “Beşinci Şuâ”ın Süfyan ve İslâm deccalı hakkında gâyet kuvvetli cevab veren “Müdâfaât Risâlesi”ni ve felsefe-i tabiiyenin verdiği küfr-ü mağrurâneyi ve îman aleyhinde cür’etkârane tecâvüzünü kıran “Meyve Risâlesi”ni o makamata göndermek zarurî ve lâzım idi.

İkinci Nokta: Aziz Kardeşlerim! Sizin bu ehemmiyetli mektubunuzun cevabını yazarken, benim elime aynı mektubu verdiler. İkinci Nokta’ya başladım, kaldı. İşte tamam ediyorum, dikkat ediniz. Eğer bu fikrin fâidesiz avukatınız tarafından tervîci varsa her halde mahkûmiyetimize tarafdar olanların bir tedbîridir ki; Ankara’daki ehl-i vukuf buradaki ehl-i vukuf gibi, neşrolunmayan mahrem ve hususan “Beşinci Şuâ” risâlelerini esas edip, bütün Risâle-i Nur’a teşmîl edip müsâdere etmek ve “Beşinci Şuâ”ın mes’elelerini Risâle-i Nur’u okuyan bütün biçâre talebelerin dersleridir diye, onları benim suçumla tam bağlamak için dehşetli bir plândır. Beni konuşmaktan men’etmeleri ve yazdıklarımı müsâdere ile Ankara’ya göndermemek fikriyle müdür ve müdde-i umumî muavini müşkilât vermeleri kuvvetli bir emâredir ki; müdâfaatın cerhedilmez cevapları yetişmeden Ankara, aleyhimize hüküm vermek içindir.

Ses Yok