Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 39 | 110
(110-111)

Lillâh-il-hamd, Risâle-i Nurun âli beyânatiyle ruhlarımızı teskin ediyor, hakîki dersleriyle kalblerimizi tatmin ediyoruz. İşte bu günde meydana çıkan bu dehşetli cereyanı, ancak ve ancak Hıristiyanlık âleminin Müslümanlıkla ittihadı; yani İncil - Kur’ân ile ittihad ederek ve Kur’âna tâbi olması neticesi elde edilecek semâvî bir kuvvetle mağlûb edileceği iş’ar buyuruluyor ki, Hazret-i İsa Aleyhisselâmın da vüruduna intizar etmek zamanının geldiğini ma’na-yı işarî ile ihtar ediyor. Mesmuata göre, bugünkü Amerika, aktar-ı âleme tedkikat için gönderdiği dört hey’etten birisini, bugünkü beşeriyetin saadetini te’min edecek salim bir din taharrisine me’mur etmiştir. Bu ise, müceddidliğini mahkeme lîsanı ile her tarafa ilân eden Risâle-i Nur, bu muzdarip, perişan beşeriyetin en büyük bir saadeti olacağına îmanımız pek kuvvetlidir.

Sevgili üstadımız! Başımızda en âli hakîkatları taşıyan ve Kur’ânın en yüksek ve mübârek tefsiri bulunan Risâle-i Nur elimizde oldukça, sevinçlerimiz hadd ve hududa alınmaz. İşte bu hakîkatların herbir cüz’ü, saha-i faaliyete çıksa, her tarafda merakla, zevkle kendini okutturuyor. Buna, bariz deliller pek çok var. Husûsiyle, inkâr-ı haşir mefkûresini mağlûb eden “Onuncu Söz” matbu nüshaları ve bilhassa gizli tab’edildiği halde kendini serbest okutan ve takviye-i îmanda pek yüksek harikaları taşıyan “Âyet-ül Kübrâ” risâleleri; ve inkâr-ı Uluhiyet mefkûresini zîr ü zeber eden Külliyat-ı Nur “Hüccet-ül Baliga” ve “Meyve” gibi eczaları meydanda. İnşâallah Kur’ân’ın etrafına çevrilmek istenilen îmansızlığın amansız sûrunu Ri-sâle-i Nur, onu temelinden kaldıracak; îmansızlığın emansız ateşini söndürüp, âb-ı hayat bahşeden şarab-ı kevserini bütün dünyaya emanlı îman vermekle içirecektir.


Çok kusurlu talebeniz
Husrev


* * *

(39)

Zatınızın şahsıma karşı haddimden pek çok ziyâde hüsn-ü zannınızı, Risâle-i Nur’un şahs-ı ma’nevîsi nâmına kabul edebilirim; yoksa o makamlarda görmek benim haddim değil.

Hem, “Risâle-i Nur’un mesleği, tarikat değil, hakîkattır, sahabe mesleğinin bir cilvesidir. Bu zaman, tarikat zamanı değil, îmanı kurtarmak zamanıdır.” Risâle-i Nur, bu hizmeti lillâh-il-hamd en müşkil ve ağır zamanlarda yapmış ve yapıyor. Risâle-i Nur dâiresi, Hazret-i Ali ve Hasan ve Hüseyin’in (R.A.) ve “Gavs-ı Âzam’ın” (K.S.) -ihbarat-ı gaybiyeleriyle- şâkirdlerinin bu zamanda bir dâiresidir.

Ses Yok