Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 139 | 226
(225-226)

Hem size bundan evvel yazdığım mektubdaki şiddetli hiddetim ve dimağımdaki perişaniyet, şimdi tahakkuk etti ki, o kahraman kardeşimizin vefatı gününden başlamış. Hattâ o te’sir, ihtiyarımı selbetmişti. Öleceğim, diye hizmetçiye vasiyetimi söyledim. Demek ikinci bir ruhum hükmünde Hasan Feyzi, benim bedelime ölmüş ve ölüyor. Hattâ onun vefat mektubu, bütün bütün âdetime muhalif bir buçuk saat elimde iken açamıyordum. Her ne ise... Bütün bu elîm acılara mukabil, inâyet-i İlâhîye imdada geldi; hem kendimi, hem onu, hem Nurcuları mesrurane ruh u canımızla tâziye içinde tebrik ettim. Bin Barekâllah ve binler Rahmetullah dedim.. terhisini alkışladım.

Salisen: Merhum Hasan Feyzi’nin berzaha gitmesi ve vazifesi münhal kalması ve mekteblileri Nurlara sevkeden yüksek muallimlik ve mekteb-i fünunda mütefenninlik sıfatları çok mekteblilere bir parlak nümune-i iktida olması cihetini teessüfle düşünürken, birden aynı sistemde hem muallim, hem iki mahdumiyle Nurcu, hem Hasan nâmında, hem bu iki Hasanlar gibi müstesna ve fedakâr bir muallim olan Ahmed Fuad’ı Nur dâiresine girmeğe vesile bulunan Daday’lı Hâfız Hasan’ın üç senedenberi hiç mektubunu almadığım ve halini ve Nurlara devamını bilemediğim halde, bir mektubunu aldım. Dedim: Bir muallim Hasan gitti, yerine bir muallim Hasan ve çok fedakâr diğer bir muallim Ahmed geldi.

Aynı vakitte, hacca gidip yeni gelen Bolvadinli bir Hasan yanıma geldi, Nur dâiresine girdi, risâleleri aldı, tenvir etmeğe başladı.

Üç dört saat sonra, Emirdağının bir Husrevi ve Feyzi’si, çok hayırlı olan tabib Hayri yanıma geldi. Dedi: “Buranın ehemmiyetli bir mekteb muallimi Abdurrahman, (Bu muallim aynen Feyzi kadar Nur’a hizmet etti) Nurlara talebe olmak istiyor. Kabul etseniz, Asâ-yı Mûsayı vereceğiz.” Dedim: Veriniz.

Hem o merhum Hasan Feyzi gibi az zamanda çok hizmet eden kardeşimiz Mustafa Osman’ın o günde gelen mektubunu gördüm ki; Kastamonu Lisesini kısmen bir cihette şereflendiren ve şimdi Darülfünunu nurlandırmağa çalışan mektebli Mustafa, Nur makinesi münâsebetiyle Nurlara zarar gelmemek için matbuat kanununu hatırlatıp ihtiyatkârane muhaberesinden bahsediyor. (Hâşiye)


Hâşiye: Komünistliği, dinsizliği, anarşistliğin esaslarını neşreden bazı ceridelere matbuat kanunları ilişmediği halde, bu vatan ve milletin temel taşını muhafazaya pek te’sirli bir sûrette hizmet eden “Zülfikâr ve Asâ-yı Mûsa” mecmûalarının makinelerine nasıl ilişebilir ve neden ilişirler? Hakîkaten hayret ediyorum.


Ses Yok