Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 427 | 572
(571-574)

Evet, Üstadımız adâlet-i hakîkiyeyi ifade eden


yâni “Birisinin hatasiyle başkası mes’ul olamaz” âyet-i Kur’âniyesi ve “Bir ma’sûmun hakkı yüz şerir için dahi feda edilemez” gibi düstûr-u Kur’âniye gereğince, yüzde on zalimler yüzünden doksan ma’sûmlara zarar vermek, hakîki adâlete, evâmir-i Kur’âniyeye tamamen zıddır diye her tarafta neşretmiş ve kendisine zulüm yapılmasına karşı, millet-i İslâmiyenin selâmeti için “Ben, değil dünya hayatımı belki âhiret hayatımı da feda ediyorum” demiş ve demektedir.

Risâle-i Nur’un hakâik-i îmaniye dersleriyle ve bütün mahkemelerde beraati netice veren müdafaalarındaki Kur’ânî hakîkatlarla hayat-ı içtimâîyenin uhrevî ve dünyevî saadetine rehber olan hakâikı ders veren ve dolayısiyle âsâyişin muhafazasına ve emniyet-i umûmîyenin te’minine en büyük bir vesile Üstadımız olduğu, hayat-ı içtimâîyenin saadetiyle alâkadar hamiyetperver zâtların tasdikiyle sâbittir. Otuz seneden beri müteaddid tedkikler ve mahkemelerin beraat kararları vermesiyle ve şimdi de tamamen serbest bulunmasiyle ve eserleri büyük bir vüs’atle her tarafta, Anadolu’da ve âlem-i İslâm’ın merkezlerinde ve garb memleketlerinin ba’zılarında yayılarak takdir ve tebriklere mazhar olmasiyle, en ince esrarına kadar büyük bir dikkat ve ehemmiyetle her hali tedkik edilen Üstadımızın mûcib-i mes’uliyet hiçbir hâli gösterilememiştir.

Bir tarafta komünizm gibi din, ahlâk ve an’ane aleyhinde olup pek müdhiş bir tahribatla yarı Avrupa’yı, Çin’i istilâ eden, umum dünyaya karşı müfsid, yırtıcı rejim-i küfrîsine mukabil, milletler devletler mabeyninde tedbir aldıran ve bununla beraber haricî, gizli ifsad komiteleri de bu vatan aleyhinde müdhiş bir herc ü merce çalıştıkları bir zamanda; biz otuz senelik pek hâlis ve te’sirli geniş bir hizmeti ibraz ederek ve Üstadımız Said Nursî’nin eserleri olan Risâle-i Nur nüshalarından yüzbinlerinin intişariyle ve yüzbinleri geçen okuyucularının hüsn-ü halini göstererek ve zabıtaca Nur Talebelerinden âsâyiş aleyhinde bir tekinin gösterilmemesini şâhid tutarak deriz ve kat’iyyen sabittir ki; Risâle-i Nur o tahribatçı cereyanı durduran Kur’ânî ve îmanî bir seddir. İnsaflı zabıta ehli de bu tahakkuk etmiş hakîkata şehadet ediyorlar. İman hizmetinin ma’nevî, uhrevî fâidelerinden kat’-ı nazar, dünyevî, millete ait mühim bir fâidesini vaktiyle Üstadımız şu sûretle ifade etmiştir ki, zaman bunun ne kadar doğru olduğunu göstermiştir. O zaman demiş: “Şimdi bu memleketin, bu vatan ve milletin saadet-i hayatiye ve ebediyesi noktasında iki müdhiş cereyan var:

Ses Yok