Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 427 | 574
(571-574)

3— Üstadımız hastadır, hattâ cumaya dahi çıkamamaktadır. Arasıra hava almaya pek ziyâde muhtaç oluyor. Bu sebebden pek nâdir olarak kendine mahsus bir odası bulunan ve otuz sene evvel on sene ikamet ettiği Barla Köyü’ne gider, bir müddet kalır gelir. Ba’zan da burada yaz mevsiminde insanların bulunmadığı, şehrin haricindeki mahallere giderek iki-üç saat teneffüs eder gelir. İhtiyarlığı, hastalığı dolayısiyle yayan yürüyememekte olduğundan ve halkın hürmetkâr vaziyetiyle rahatsız etmemesi için, bu basit gidip-gelmeyi otomobil ile yapar. Bunun haricinde hiçbir köye, meskûn hiçbir mahalle, hattâ otuz senelik dostları bulunan yerlere dahi mezkûr sebeblerle gitmiyor. İşte hal ve vaziyet bundan ibarettir. Hakîkat-ı hal de budur.

Hizmetinde bulunan
Tahirî, Zübeyr


(Hâşiye: Çok yerlerde neşredilen ve müddeînin huzursuzluk ittihamının ademini gösteren ve Ankara Emniyet Umum Müdürlüğüne verilen bir hakîkattir.)

Nur Talebeleri Âsâyişçidirler

Âsâyişi muhafaza ettiklerinin delil-i kat’isi şudur: Altı vilâyetin altı zabıta dâiresi, altı yüz bin talebelerin yirmi sekiz sene zarfında haksız muamelelere ma’rûz kaldıkları halde hiçbir vukuatlarını kaydedememeleri; hattâ Afyon Savcısının âsâyiş ittihamına mukabil, Üstadımız demiş: “Bu yirmi sekiz senede bir tek vukuatı gösterebilir misiniz? Mâdem gösteremediniz, nasıl bu ittihamı ileri sürüyorsunuz? Yalnız küçük bir talebenin, başka bir mes’eleden küçük bir vukuatından başka ve altı yüz bin talebeden hiçbir vukuatları olmadığı kat’i isbat eder ki, âsâyişi Nur Talebeleri muhafaza ediyorlar.” diye Afyon’da savcıya demiş ve susturmuştur.

* * *
Ses Yok