Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 144 | 235
(232-235)

Hususan acib bir riyakârlık olan şöhretperestlik ve cazibedar bir hodfuruşluk olan tarihlere şa’şaalı geçmek, insanlara iyi görünmek ise, Nurun bir esası ve mesleği olan ihlâsa zıddır ve münafîdir. Onu arzulamak değil, bilâkis şahsımız itibariyle ondan ürküyoruz. Yalnız Kur’ânın feyzinden gelen ve i’caz-ı ma’nevîsinin lemaatı olan ve hakîkatlarının tefsiri bulunan ve tılsımlarını açan Risâle-i Nur’un revacını ve herkesin ona ihtiyacını hissetmesini ve pek yüksek kıymetini herkes takdir etmesini ve onun pek zâhir ma’nevî kerâmatını ve îman noktasında zındıkanın bütün dinsizliklerini mağlûb ettiklerini ve edeceklerini bildirmek, göstermek istiyoruz ve onu rahmet-i İlâhîyeden bekliyoruz.

Şahsıma ait ehemmiyetsiz ve cüz’i bir maddeyi hâşiye olarak beyan ediyorum:

Mâdem Receb Bey ve Kara Kâzım seninle dost ve zannımca Eski Said’le de münâsebetleri var; onlardan iyilik istemek değil, belki bana karşı selefleri gibi ma’nasız, lüzumsuz tazyik ve zulme meydan vermesinler. Hakîkaten buranın maddî ve ma’nevî havasiyle imtizaç edemiyorum. Sıkıntılarım pek fazla. İkametgâhımı hem dışarıdan, hem içeriden kilitliyorum. Her cihetle yalnızım ve bir cihette de komşusuz, sıkıntılı, bir odada hasta bir halde hayatımı geçiriyorum. Ba’zan bir günü, Denizli’de bir ay hapisten fazla beni sıkmış. Bu yirmi sene dehşetli zulüm ile hürriyetime ve serbestiyetime ilişmek artık yeter. Zaten iki sene mahkemeler tedkikatiyle ve aleyhimdeki münafıkların plânları akîm kalmasiyle kat’iyyen tebeyyün etmiş ki, şahsımda ve Nurlarda bu vatan ve millete zarar tevehhüm etmekle daha kimseyi kandıramazlar. Ben de herkes gibi hürriyetime sahib olsam, belki tebdil-i hava için mutedil havası bulunan bu kazanın bazı köylerine gitmeme müsaadekâr bir iş’ar burada olsa, münasib olur. Size ve oradaki Nur dostlarıma çok selâm ve dua ediyoruz.


* * *

Ses Yok