Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 151 | 244
(243-246)

Fakat mâdem bu zamanda zındıka ve ehl-i dalâlet ihtilâftan istifade edip, ehl-i îmanı şaşırtıp ve şeairi bozarak, Kur’ân ve îman aleyhinde kuvvetli cereyanları var; elbette bu müdhiş düşmana karşı, cüz’i teferruata dâir medâr-ı ihtilâf münakaşaların kapısını açmamak gerektir.

Hem, ölmüş insanları zemmetmek, hiç lüzumu yok. Onlar, dâr-ı âhirete, mahall-i cezaya gitmişler. Lüzumsuz, zararlı onların kusurlarını beyan etmek, emrolunan muhabbet-i Âl-i Beytin muktezası değildir ve lâzım da değildir.. diye Ehl-i Sünnet Velcemaat, sahabeler zamanındaki fitnelerden bahis açmayı men’etmişler. Çünkü Vakıa-i Cemelde Aşere-i Mübeşşereden “Zübeyr” ve “Talha” ve “Aişe-i Sıddîka” (R.A.) bulunmasiyle Ehl-i Sünnet Velcemaat, o harbi, içtihad neticesi deyip “Hazret-i Ali” (R.A.) haklı öteki taraf haksız; fakat içtihad neticesi olduğu cihetle affedilir.

Hem Vahhabîlik damarı, hem müfrit Râfizîlerin mezhebleri İslâmiyete zarar vermesin diye, Sıffin Harbindeki bâğîlerden de bahis açmayı zararlı görüyorlar.

Haccac-ı Zalim, Yezid ve Velid gibi heriflere İlm-i Kelâmın büyük allâmesi olan Sâdeddin-i Teftezani, “Yezide lânet caizdir” demiş; fakat lanet vâcibdir dememiş. Hayırdır, ve sevabı vardır dememiş. Çünkü, hem Kur’ânı, hem Peygamberi, hem bütün sahabelerin kudsi sohbetlerini inkâr eden hadsizdir. Şimdi onlardan meydanda gezenler çoktur. Şer’an bir adam, hiç mel’unları hatıra getirmeyip lânet etmese, hiçbir zararı yok. Çünkü; zem ve lânet ise, medih ve muhabbet gibi değil; onlar amel-i salihde dahil olamaz. Eğer zararı varsa daha fena.

İşte şimdi gizli münafıklar, Vahhabîlik damariyle en ziyâde İslâmiyeti ve hakîkat-ı Kur’âniyeyi muhafazaya me’mur ve mükellef olan bir kısım hocaları elde edip, ehl-i hakîkatı Alevîlikle ittiham etmekle birbiri aleyhinde istimal ederek dehşetli bir darbeyi, İslâmiyete vurmağa çalışanlar meydanda geziyorlar. Sen de bir parçasını mektubda yazıyorsun. Hattâ sen de biliyorsun; benim ve Risâle-i Nur’un aleyhinde istimal edilen en te’sirli vasıtayı hocalardan bulmuşlar. Şimdi Haremeyn-i Şerîfeyne hükmeden Vehhabîler ve meşhur, dehşetli dâhilerden ibn-üt-Teymiye ve İbn-ül-Kayyim-i Cevzînin pek acib ve cazibedar eserleri İstanbul’da çoktanberi hocaların eline geçmesiyle, hususan evliyalar aleyhinde ve bir derece bid’alara müsaadekâr meşreblerini kendilerine perde yapmak istiyen, bid’alara bulaşmış bir kısım hocalar, sizin, muhabbet-i Âl-i Beytten gelen ve şimdi izharı lâzım olmayan içtihadınızı vesile ederek hem sana, hem Nur Şâkirdlerine darbe vurabilirler.

Ses Yok