Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 151 | 246
(243-246)

Sahabelerin bir kısmı, o harblerde adalet-i izafiye ve nisbiye ve ruhsat-ı şer’iyyeyi düşünüp tâbi olarak, “Hazret-i Ali”nin (R.A.) takib ettiği adalet-i hakîkiye ve azimet-i şer’iyye ile beraber zâhidane, müstağniyane, muktesidane mesleğini terkedip muhalif tarafa bu içtihad neticesinde girdiklerini, hattâ, “İmam-ı Ali”nin (R.A.) kardeşi “Akîl” ve “Habr-ül-ümme” ünvanını alan “Abdullah İbn-i Abbas” dahi bir vakit muhalif tarafında bulunduklarından hakîki Ehl-i Sünnet Velcemaat,


Bir düstûr-u esasiye-i şer’iyyeye binaen



diyerek o fitnelerin kapısını açmak bahsetmek caiz görmüyorlar. Çünkü, itiraza müstehak bir kaç tane varsa, tarafgirlik damariyle büyük sahabelere, hattâ muhalif tarafında bulunan Âl-i Beytin bir kısmına ve “Talha” ve Zübeyr (R.A.) gibi Aşere-i Mübeşşereden büyük zatlara itiraza başlar, zem ve adavet meyli uyanır diye, Ehl-i Sünnet o kapıyı kapamak tarafdarıdır. Hattâ Ehl-i Sünnetin ve İlm-i Kelâmın azim imamlarından meşhur “Sa’deddin-i Teftezani”, Yezid ve Velid hakkında tel’in ve tadlile cevaz vermesine mukabil, “Seyyid Şerif Cürcanî” gibi Ehl-i Sünnet Velcemaatin allâmeleri demişler: “Gerçi Yezid ve Velid, zalim ve gaddar ve facirdirler; fakat sekeratta îmansız gittikleri gaybîdir. Ve kat’i bir derecede bilinmediği için, o şahısların nass-ı kat’i ve delil-i kat’i bulunmadığı vakit, îmanla gitmesi ihtimali ve tevbe etmek ihtimali olduğundan, öyle husûsi şahsa lânet edilmez. Belki



gibi umumi bir ünvan ile lânet caiz olabilir. Yoksa zararlı, lüzumsuzdur.” diye “Sa’deddin-i Teftezani”ye mukabele etmişler. Senin müdakkikane ve âlimane mektubuna karşı uzun cevab yazmadığımın sebebi; hem ehemmiyetli hastalığım ve ehemmiyetli meşgalelerim içinde acele bu kadar yazabildim.



SAİD NURSÎ


* * *
Ses Yok