Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 151 | 245
(243-246)

Mâdem, zemmetmemek ve tekfir etmemekte bir emr-i şer’î yok, fakat zemde ve tekfirde hükm-ü şer’î var. Zemm ve tekfir, eğer haksız olsa, büyük zararı var; eğer haklı ise, hiç hayır ve sevab yok. Çünkü tekfire ve zemme müstehak hadsizdir. Fakat zemmetmemek, tekfir etmemekte hiçbir hükm-ü şer’î yok, hiç zararı da yok. İşte bu hakîkat içindir ki; ehl-i hakîkat, başda Eimme-i Erbaa ve Ehl-i Beytin Eimme-i İsna Aşer olarak Ehl-i Sünnet, mezkûr hakîkata müstenid olan kanun-u kudsiyeyi kendilerine rehber edip İslâmlar içinde o eski zaman fitnelerinden medâr-ı bahis ve münakaşa etmeyi caiz görmemişler, menfaatsiz, zararı var demişler.

Hem o harblerde, çok ehemmiyetli sahabeler, nasılsa iki tarafda bulunmuşlar. O fitneleri bahsetmekte o hakîki sahabelere, “Talha” ve “Zübeyr” (R.A.) gibi Aşere-i Mübeşşereye dahi tarafgirane bir inkâr, bir itiraz kalbe gelir. Hata varsa da tevbe ihtimali kuvvetlidir. O eski zama’na gidip lüzumsuz, zararlı, şeriat emretmeden o ahvalleri tedkik etmekten ise; şimdi bu zamanda bilfiil İslâmiyet’e dehşetli darbeleri vuran binler lânete, nefrete müstehak olanlara ehemmiyet vermemek gibi bir halet mü’min ve müdakkik bir zatın vazife-i kudsiyesine muvafık gelemez.

Hattâ Sabri ile küçücük münakaşanız; hem Risâle-i Nur’a, hem hakaik-i îmaniyenin intişarına ehemmiyetli zarar verdiğini senden saklamam. Aynı vakitte burada hissettim, müteessir ve müteellim oldum. Sonra senin gibi ehl-i tahkik bir âlimin Risâle-i Nur’a oraca ehemmiyetli bir hizmete vesile olacak Sabri oraya gelmesi, ikinizden büyük bir hizmet-i Nuriye beklerken, bilâkis üç cihetle Nur’a zarar geldiğini hissettim ve gördüm. Acaba neden bu zarar olmuş? diye, iki üç gün sonra haber aldım ki; Sabri; ma’nasız, lüzumsuz seninle münakaşa etmiş; sen de hiddete gelmişsin. Eyvah dedim, “Ya Rab! Erzurumdan imdadıma yetişen bu iki zatın münakaşasını musalâhaya tebdil et.” diye dua ettim. Risâle-i Nur’un İhlâs Lem’alarında denildiği gibi; şimdi ehl-i îman, değil müslüman kardeşleriyle belki hıristiyanın dindar ruhanîleriyle ittifak etmeğe ve medâr-ı ihtilâf mes’eleleri nazara almamak, niza etmemek gerektir. Çünkü, küfr-ü mutlak hücum ediyor. Senin, hamiyet-i diniye ve tecrübe-i ilmiye ve Nurlara karşı alâkanızdan rica ediyorum ki, Sabri ile geçen macerayı unutmağa çalış ve onu da affet ve helâl et. Çünkü o, kendi kafasiyle konuşmamış; eskiden beri hocalardan işittiği şeyleri, lüzumsuz münakaşa ile söylemiş. Bilirsin ki; büyük bir hasene ve iyilik, çok günahlara kefaret olur.

Evet, o hemşehrimiz Sabri, hakîkaten Nura ve Nur vasıtasiyle îmana öyle bir hizmet eylemiş ki, bin hatasını affettirir. Sizin, âlîcenâblığınızdan, o Nur hizmetleri hatırı için, dost bir hemşehri ve Nur hizmetinde bir arkadaş nazariyle bakmalısınız.

Ses Yok