Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 212 | 318
(314-318)

millet ve vatanın hayat-ı içtimâîyesini ve ahlâkını ve asayişini te’mine yirmi senedenberi çalışan ve milletin hakîki nokta-i istinadı olan âlem-i İslâmın uhuvvetini ve bu millete de dostluğunu iade ve takviyesine te’sirli bir sûrette çabalayan ve Diyânet Riyasetinin uleması tenkid niyetiyle, Dahilîye Vekilinin emriyle üç ay tetkikten sonra tenkid etmiyerek tam kıymetini takdir edip, “kıymetdar eser” diye diyânet kütübhânesine konulan Zülfikâr ve Asâ-yı Musa gibi, nur eczalarını evrak-ı muzırra gibi toplayıp mahkeme eline vermek acaba hiçbir kanun, hiçbir vicdan hiçbir insaf, buna müsaade eder mi?

Sekizincisi: Yirmi sene sıkıntılı ve sebebsiz bir nefiyden sonra, tam serbestiyet verildiği halde, binler akraba ve ahbabı bulunan doğduğu memleketine gitmeyerek gurbeti kimsesizliği tercih ederek, ta ki dünyaya ve hayat-ı içtimâîyeye ve siyasete temas etmesin ve çok sevâblı olan câmideki cemâatın hayrını bırakıp, odasında yalnız namazını kılıp oturmasını tercih, yâni halkın hürmetinden çekinmek olan bir hâlet-i ruhiyeyi taşıyan ve yirmi sene hayatının şehadetiyle yüz binler Türk kıymetdar zatların tasdikiyle, bir dindar muttaki Türkü, lâkayd çok Kürdlere tercih eden hattâ mahkemede Hâfız Ali gibi kuvvetli îmanı bulunan bir Türk halis kardeşlerini yüzlere değiştirmediğini isbat eden ve hürmet ve ihtiram görmemek için zaruret olmadan halklarla görüşmiyen ve camiye gitmeyen ve kırk senedenberi bütün kuvvetiyle ve âsârıyla İslâmiyetin uhuvvetine ve müslümanların birbirine muhabbetine çalışan ve şedid düşmanına karşı menfi hareket etmiyen ve hattâ onunla meşgul olmayan, bedduayı dahi etmiyen ve Türk milleti Kur’ânın bayraktarı ve sena-yı Kur’âniyeye mazhar olduğu için o milleti çok seven ve hayatını onların içinde geçiren bir adam hakkında, resmî lisaniyle ihânet için bir propaganda yapmak, dostlarını ürkütmek için, o Kürddür, siz Türksünüz, o şâfiidir, siz hânefisiniz deyip, halkları ürkütüp, ondan çekinmeyi ve yirmi iki senede ve iki mahkemede tarz-ı kıyafet değiştirmeğe mecbûr edilmeyen ve şapkanın yarı askerin başından kalkmasiyle beraber münzevi bir adama zorla şapka giydirmeğe cebretmesi, hangi kanun buna müsaade eder.

Dokuzuncusu: Çok mühimdir, (Hâşiye) çok kuvvetlidir. Fakat siyasete temas ettiği için sükût ediyorum.


Hâşiye: İslâm hükümetlerinde Hıristiyan ve Yahudi bulunması ve Hıristiyan ve Mecusî hükümetlerde Müslümanlar bulunduğu gösteriyor ki, idâre, asayişe bilfiil ilişmeyen muhaliflere kanunca ilişilmez. Hem imkânat, medâr-ı mes’uliyet olamaz. Yoksa herkes bir adamı öldürebilir, herkesi bu imkânatla mahkemeye vermek lâzım gelir.

Ses Yok