Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 448 | 602
(601-607)

Ben de Celâleddin-i Harzemşah gibi, “Benim vazifem hizmet-i îmaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenâb-ı Hakk’ın vazifesidir.” deyip ihlâs ile hareket etmeyi Kur’ândan ders almışım.

Haricî tecavüze karşı kuvvetle mukabele edilir. Çünkü düşmanın malı, çoluk-çocuğu ganîmet hükmüne geçer. Dâhilde ise öyle değildir. Dâhildeki hareket müsbet bir şekilde ma’nevî tahribata karşı ma’nevî, ihlâs sırrı ile hareket etmektir. Hariçteki cihad başka, dâhildeki cihad başkadır. Şimdi milyonlar hakîki talebeleri Cenâb-ı Hak bana vermiş. Biz bütün kuvvetimizle dâhilde ancak âsâyişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dâhil ve hariçteki cihad-ı ma’nevîyedeki fark, pek azîmdir.

Bir mes’ele daha var. O da çok ehemmiyetlidir. Hükm-ü Kur’âna göre, bu zamanda mimsiz medeniyetin îcabatından olarak hâcât-ı zaruriye dörtten yirmiye çıkmış. Tiryakilikle, görenekle ve itiyadla hâcât-ı gayr-ı zaruriyye, hâcât-ı zaruriyye hükmüne geçmiş. Âhirete îman ettiği halde, “zaruret var” diye ve zaruret zanniyle dünya menfaati ve maişet derdi için dünyayı âhirete tercih ediyor.

Kırk sene evvel, bir başkumandan beni bir parça dünyaya alıştırmak için ba’zı kumandanları, hattâ hocaları benim yanıma gönderdi. Onlar dediler: “Biz şimdi mecbûruz.


kaidesiyle Avrupa’nın ba’zı usullerini, medeniyetin îcablarını taklide mecbûruz.” dediler. Ben de dedim: “Çok aldanmışsınız. Zaruret su’-i ihtiyardan gelse kat’iyyen doğru değildir, haramı helâl etmez. Su’-i ihtiyardan gelmezse, yâni zaruret haram yoluyla olmamış ise, zararı yok. Meselâ: Bir adam su’-i ihtiyarı ile haram bir tarzda kendini sarhoş etse ve sarhoşlukla bir cinâyet yapsa; hüküm aleyhine cari olur, mazur sayılmaz, ceza görür. Çünkü su’-i ihtiyarı ile bu zaruret meydana gelmiştir. Fakat bir meczub çocuk cezbe halinde birisini vursa mazurdur, ceza görmez. Çünkü ihtiyarı dâhilinde değildir.” İşte, ben o kumandana ve hocalara dedim: Ekmek yemek, yaşamak gibi zarurî ihtiyaçlar haricinde başka hangi zaruret var? Su’-i ihtiyardan, gayr-ı meşru meyillerden ve haram muamelelerden tevellüd eden hareketler, haramı helâl etmeye medâr olamazlar. Sinema, tiyatro, dans gibi şeylerde tiryaki olmuş ise, mutlak zaruret olmadığı ve su’-i ihtiyardan geldiği için, haramı helâl etmeğe sebeb olamaz.

Ses Yok