Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 448 | 604
(601-607)

Komünistlik perdesinde anarşistliği netice verecek bir sûrette münafıklar, zındıklar vasıtasiyle ve ba’zı müfrit dinsiz siyasetçiler vasıtasiyle neşir ile aşılanmağa başlandığı için; şimdiki hayat, dinsiz olarak kabil değildir, yaşamaz. “Dinsiz bir millet yaşamaz” hükmü bu noktaya işârettir. Küfr-ü mutlak olduğu zaman, hakîkat-ı halde yaşanmaz. Onun için Kur’ân-ı Hakîm, bu asırda bir mu’cize-i ma’nevîyesi olarak Risâle-i Nur şâkirdlerine bu dersi vermiş ki; küfr-ü mutlaka, anarşistliğe karşı sed çeksin. Hem çekmiş. Evet Çin’i, hem yarı Avrupa’yı ve Balkan’ları istilâ eden bu cereyana karşı bizi muhafaza eden Kur’ân-ı Hakîm’in bu dersidir ki; o hücuma karşı sed çekmiş, bu sûretle o tehlikeye karşı çare bulmuştur.

Demek bir müslüman mümkün değil, başka bir dine girip, ya Hıristiyan ve Yahudi, hususan bolşevik gibi olmak... Çünkü bir İsevî müslüman olsa, İsa Aleyhisselâm’ı daha ziyâde sever. Bir Musevî müslüman olsa, Musa Aleyhisselâm’ı daha ziyâde sever. Fakat bir müslüman, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın zincirinden çıksa, dinini bıraksa, daha hiçbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemâlâta medâr hiçbir hâlet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimâîyeye bir zehir olur.

Onun için Cenâb-ı Hakk’a şükür Kur’ân-ı Hakîm’in işârât-ı gaybiyesi ile kahraman Türk ve Arab milletleri içinde lisan-ı Türkî ve Arabî ile bu asrı kurtaracak bir mu’cize-i Kur’âniyenin Risâle-i Nur nâmiyle bir dersi intişara başlamış. Ve onaltı sene evvel altıyüzbin adamın îmanını kurtardığı gibi, şimdi milyonlardan geçtiği sabit olmuş. Demek Risâle-i Nur; beşeri anarşilikten kurtarmağa bir derece vesile olduğu gibi, İslâm’ın iki kahraman kardeşi olan Türk ve Arab’ı birleştirmeye, bu Kur’ânın kanun-u esasîlerini neşretmeğe vesile olduğunu düşmanlar da tasdik ediyorlar.

Mâdem bu zamanda küfr-ü mutlak Kur’ân’a karşı çıkıyor. Küfr-ü mutlakta cehennemden ziyâde dünyada da daha büyük bir cehennem var. Çünkü, ölüm mâdem öldürülmüyor. Her gün beşerde otuzbin cenaze ölümün devamına şehadet ediyor. Bu ölüm küfr-ü mutlaka düşenlere, yahut taraftar olanlara; hem şahsın idam-ı ebedîsi ve bütün geçmiş, gelecek akrabalarının da idam-ı ebedîsi olarak düşündüğü için, cehennemden on def’a daha fazla dehşetli cehennem azabı çeker. Demek o cehennem azabını küfr-ü mutlakla kalbinde duyuyor. Çünkü, herbir insan akrabasının saâdetiyle mes’ut, azabiyle muazzeb olduğu gibi... Allah’ı inkâr edenlerin itikadlarınca bütün o saadetleri mahvoluyor, yerine azablar geliyor.

Ses Yok